wallpaper-1852130

Bölüm 12.

Bolluğu hayatımıza çekmek için günlük olarak yapmamız gerekenler neler? Ne gibi egzersizler öneriyorsunuz?

Dönüp dolaşıp sistemin üçlü mekanizma olduğunu, üçgenin alanı ne kadarsa üstüne o kadar fincan koyabileceğimi bilmem lazım. Sen sehpanın üstünü genişletmeden hayatına alacağın şeyleri büyütemezsin ve kendini dengede hissedemezsin. Üzerine yük gibi gelebilir bunlar. Çok zengin insanlar var. “Ailenin bu yükünden yoruldum” diyorlar. Neden? Çünkü ayakları yere sağlam basmıyor. Sehpanın üstü benim güvenlik alanımsa onu büyütürken aynı zamanda zihin- beden-duygu üçleminde sabitlemek, büyütmek, genişletmek durumundayım. Birinin dengesi bozulursa, bırak sehpanın üstüne koyduğun her şey çoğaltmayı üzerinde var olan da yere dökülür. O nedenle alanımı büyütüp daha fazla bolluk istiyorsam üç ayağımın zihnim, bedenim ve duygularım olduğunu bilerek gitmem lazım. Bu nedenle “Sadece zihin çalışayım, kitap okuyayım” demek hiç mantıklı değil. “Seminere gideyim sadece duygu çalışayım” demek de öyle. Spor yaparken sadece tek bir yerine çalışırsan, gelişmek yerine ağrı çeken bir insana dönüşürsün. Yalnızca ağırlık çalışıp omuzlarını güçlendirirsen  ayakların seni taşımayabilir.Gibi Gibi…

https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 1 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 2 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 3 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 4 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 5 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 6 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 7 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 8 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 9 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 10 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 11 için tıklayınız 
Zihnimizin kontrolü neden önemli?

Zihin, bütün her şeyin yaratıcısı ama kontrol edilmeyince keyfine göre at  koşturuyor. “Düşünmeden durduğum bir anı hatırlamıyorum” diyenler var. Yani beynimiz sürekli meşgul. Dört ana dalga boyunda çalışıyor; alfa, beta, teta, delta. Biz şu andaki dalga boyuyla yoğun bir şehir hayatında yaşamaya programlanmış varlıklar değiliz. Dört ana dalga boyunu dengeli kullanmayı hedefleyen, kendini huzurda hisseden teta civarında yaşadığımızda daha iyi hisseden varlıklarız.Fiziksel  dünyamızı yaşarken en hızlı titreşimle gidiyoruz; beta dalgalarıyla. Bazen beynimiz yanacakmış gibi hissediyoruz. Bu hızlı devirde film izlemek gibi. Ne olup bittiğini anlamıyorsun. Meditasyonun güzelliği ne? Dalga boyunu açıyor. Sen de istediğin şeyleri durdurarak, yavaş yavaş bakarak inceleyebiliyorsun.

Zihin yorulduğu zaman teta boyutuna geçiyor mu? Evet geçiyor. Kendini en güvenli hissettiği yerde oluyor bu. Araba kullanırken mesela genellikle teta boyunda oluyor. Bazen araba kullanan insanların boş bakışlarını görebilirsin. Güvenli yerde, otomatik pilota alıyor ,sakinleştiriyor kendini ve tetaya geçiyor. O boyuttayken bedene “Keseceğim ve kanamayacaksın” dendiğinde bile  vücut bu sözü dinliyor, kesilen yer kanamıyor. Hipnozda kullanılan bu dalga boyuna insanlar gün çinde 60-80 kez giriyor. Bu da o sırada duyduğun programı alıp kabul ediyorsun demek.

Bu dört dalga boyunda çok canlı ve ayık şekilde dolaşıyoruz. Birinde iken diğerinde ne düşündüğümüzü, nasıl bir program aldığımızı hatırlamıyoruz. Yani VHS bir kasedi, blue ray cihazına taktığımızda nasıl çalışmazsa ben de diğer dalga boylarında yaşadıklarımı fark edemeyebiliyorum.

O nedenle gün boyu dışarıda olduğum ortamlarda ne konuşulduğu konusunda çok ayık olmam gerekiyor. Çünkü konuşulan her şeyi program olarak alabilirim ve hayatımı yönetirken bu programları hatırlamayabilirim.

Peki ne yapacağız?

Gün içinde duyusal olarak aldığım şeylere dikkat etmem lazım. Birçok evde televizyon sadece ses olsun diye çalışıyor. Televizyon insanları yönetmek için kullanılan cihazlardan biri. Çünkü TV programları acı, suçluluk, korku, endişe, spekülasyon ve bunların yarattığı manipülasyonlarla örülü. Eğer televizyon bilinçli bir şekilde izlenmiyorsa, laf olsun diye açılıyorsa “Ben onu duymuyorum ki” diyemezsiniz. Tetaya girdiğiniz anda her şeyi duyup oradaki programı sisteminize dahil ediyorsunuz.

Çalışırken arka fonda çalan müziğe dikkat edin. Her ne kadar “Onu duymuyorum” dese de şarkı sözleri ya da yarattığı duygusal durum kişinin sistemine giriyor. Daha güzel tarafı, şarkı sözlerinin hangi dilde olduğunun da önemi yok. Zihin o dalga boyunda her türlü lisanı anlıyor. İspanyolca şarkıya takıldığında, o dili bilmesen bile ya o anki ruh halinle, çocukluğunla alakalı bir şeye ya da yaratmak istediğin gerçeklikle alakası olduğunu görebilirsin.

Hangi şarkıyı dinliyorsan, sözleri zihnine girdiği için onu yaşayacaksın, diyoruz. Dikkat et yani… İstanbul İstanbul olalı böyle ızdırap görmedi diye günde 500 kez dinliyorsan o şarkıdaki his bir süre sonra gerçekliğin olacak demektir.

“Sanat acı gerektirir” diye bir düşünce de var. Bence  de mutlu aşıklar sevişmekle ve mutlu olmakla, mutlu yaşamakla o kadar meşgul ki yazmaya çizmeye çok vakitleri yok, başka sanat yapıyorlar yani onlar…Ayrılan aşıklar da mutsuz ve melankolikler … E şarkı yazıyorlar. Aşk şarkılarının hepsinin acı olması aşkın acı olduğu inancını doğuruyor. Ki değil… Acı olan bir şey aşka dair olamaz..

Şarkı bizim için çok önemli. Ritim beyne giderken oradaki merkezleri uyarıyor. Ritimle sözleri bedenine kodluyorsun, çok net bir hipnoz hali.

Dinlediklerime dikkat etmek yetmez, etrafımda konuşulanların da farkında olmalıyım. Ayrıca, duvar yazıları, evde bulunan kitaplar, üzerinde yazı ya da resim olan her şey aslında. Duvarda bir resim var, diyelim ki tek başına bir kadın dağları seyrediyor. Evinde böyle bir resim bulunan kadını çift, çocuk, aşk ve öpücükle bir arada genelde göremiyoruz. Çünkü alt bilinçte, yalnız kadını ve huzuru birleştiriyor. Evimin içinde yalnızım ve huzurluyum. Gördüğü ne? Bu resim..Huzur bulduğum mekanlarda, duvarlarda ne var? Bu konuda uyanık mıyım? Bunlara bakmam lazım.

Bir de hayatımızın önemli bir kısmını ele geçirmiş gibi görünen sosyal medya ve telefon ekranları var…

İnsanlar ekranla yaşıyorlar ve sürekli bir şey akıyor oradan. Telefonuma bakarken başka işim yok, odaklıyım ve yüzde 100’ümdeyim, yani tetaya geçmek için en iyi zaman. Doğal olarak bütün programları almaya hazır haldeyim. O zaman kimi takip edeceğime, ekranımdan hangi bilgilerin akmasına izin vereceğime iyi karar vermem gerek. Birileri para kazanıyor, diğeri kaybediyor. Biri daha sağlıklı yaşıyor, diğerinin sağlığı bozuluyoz. Ben düalitenin içinde yaşıyorsam bir gerçekliği seçmem gerekiyor. O yüzden seçtiğim gerçeklik benim ekranımdan akmalı.

Sosyal medyada birçok grup var. Kimi çocuk tacizine, kimi hayvanlara yönelik şiddete, bazısı parasızlığa ya da siyasete takılmış durumda. Facebook’ta da kendi arkadaşlarına yayın yapıyorsun. Senin gibi düşünen insanlara propaganda yapmaya gerek yok. Çünkü zaten onlar da senin gibi düşünüp hareket ediyorlar. Odağını verdiğin şey çoğalır. Şu anda internet bunu gösteriyor. Ayakkabıları araştırdıysan önüne ayakkabı reklamı geliyor. Enerji sistemi de farklı değil. Senin nereye yatırım yaptığını görüyor ve sana geri döndürüyor.

Siz nasıl bir yol izliyorsunuz?

Eğer biriyle 6-8 aydır görüşmüyorsam, irtibatta değilsem ve de çok derin bir geçmişim yoksa onu sistemimden çıkarıyorum, takibi bırakıyorum. “Ne yani hiçbir şey yapmayalım mı olan bitene?” diyorlar. Facebook’ta dünyayı kurtaramayız. Bir şey yapmak istiyorsan harekete geç. Seni düşüren, kötü hissettiren şeylerle enerjin azaldığı zaman, nasıl harekete geçeceksin? Bu cepten para harcamak gibi. Hayvanlara, çocuklara işkence yapıldığını gördün, kötü hissettin, bir kez daha gördün, yine kötü hissettin. Bu arada endişen, korkun, stresin arttı, düzenli olarak enerji harcamaya başladın. Sonra yeni bir şey yaratmak istedin , istedin ama ..maalesef, yaratım yapacak enerji kalmamış oluyor o noktada da.

Pozitif yayın yapmayan her şeyden uzak durulmasını öneriyorum. Bunun duyarsız olmakla alakası yok. Neyin ne olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Günde 18 saat bunu okuyup 24 saat hayıflanmanın kimseye faydası yok. Bunun yerine yapmak istediğimiz şeylere odaklanabiliriz. Daha çok ağaç dikmek, çocuklar için fon oluşturmak, okul ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya gelmek gibi… Eğer çok üzülür, daralırsam zaten bir şey yapamam ki… Bir şeyleri değiştirmek için güce ihtiyacım var. O nedenle konu duyarsızlık değil. Facebook’la duyarlılık olmaz.

Bedenin ne denli hazır olması gerekiyor istediklerimi hayata geçirmek için?

Zihninde sekiz kez arka arkaya takla attığını görebilirsin. Ama bedeninin bunu yapabilmesi için çalışması, hazırlanması gerekir.

Eğer kendi kaynağında düzenli olarak akan bir bedenin içindeysen, uygun şartları sağlayıp mükemmel olanın akışına izin veriyorsan tohumun, büyüyor, gelişiyor, ağaca dönüşüyor ve meyve veriyor. İnsan bedeninde de isteklerinin egodan mı, özden mi geldiği değerli. Özden gelen her şeyin tohumu sistemin içinde vardır çünkü. Sen gerekenleri yaptıysan o büyüyüp senin karşına çıkıp sana gülümseyecektir, tıpkı bir bebek gibi.

Egodan gelen istekler derken neleri kastediyorsunuz?

Yetersiz hissediyorsam ve arabam olursa yeterli olacağıma inanıyorsam, güzel olmadığımı düşünüyorsam, yüzlerce makyaj malzemesi alıyorsam, yeterince seksi olmadığıma inanıp onlarca ayakkabı alıyorsam… Duygusal bir çıkarım ya da doygunluk sağlayacağına inandığım şeyler ego isteğidir. Oysa biz “Özsel olarak istediğin her şey, senindir” diyoruz. Çünkü sen zaten değerli olduğunu biliyorsundur, o araba ile işlerini daha kolay yapabilirsin, makyaj malzemelerini sevebilirsin ya da ayakkabıları. Ama bunlar seni tanımlamaz.

Bedenin kendi akışında olması, buna izin vermek ne demek?

İçinde olduğum beden zaman içinde temizlenmemiş negatif duygu yükleriyle örüldüğünde. öz enerji akışı yeteri kadar içeri giremiyor. İnsanların bolluktan ayrı hissetmelerinin nedeni de bu enerji akışının düzgün olmaması. O yüzden bedenin temiz olması bizim için çok değerli.

Temizlik safhasında yapılması gereken şeyler ne? Nasıl yediğimin posasını ertesi gün bedenimden çıkarıyorsam, hayatın içinde hissettiklerimden gerekli deneyimi ve bilgeliği aldıktan sonra işime yaramayan kısmı yani negatif duygu yükünü bedenimden çıkarmayı bilmem gerekiyor. Bu hareketle olabilir. Gidersin haftanın üç günü spor yaparsın, tekme atarsın, çığlıkla ses olarak bedeninden çıkarırsın. Ya da toprakla, doğayla buluşursun.

Her gün düzenli duşu yaparken kendini kapatarak değil suyun seni nötürlemesine izin vererek yapabilirsin. Yılın belirli zamanlarında şelalelerde, denizde bu mantıkla vakit geçirirsin. Böylece vücudunun derin enerji temizliğini yaparsın.

Yeter mi? Yetmez. Çünkü beden deyince en önemli noktalardan biri de temiz beslenme. Vücudumuzda negatif duygu yüklerinin tutunabilmesi için asidik ortama ihtiyaç var. Eğer asidik beslenmiyorsan, negatif duyguları da kolayca çıkarabilirsin.

Temiz yemek, saunaya gitmek, spor yapmak, toksin atmak, detoks yapmak, duygusal çalışmalar yapmak, banyoda tuzlanmak, uygun vitaminleri almak, beden için çok önemli.

Uyku düzeni bizim için vazgeçilmez. Çünkü belirli hormonların düzenlenmesine neden olacak aradan çekilme yaşatıyoruz bedene. Şehirde yaşayan, her tarafı elektrik kablosu ile dolu, boş zamanlarını alışveriş merkezlerinde geçiren, doğal ısıtma ya da doğal aydınlanmayla gününe başlamayan insanlar genelde bedenlerini şarj etmekte zorlanıyorlar. Uyurken pamuklu ve doğal kıyafetlerle veya mümkün olduğunca çıplak yatmak gerek. Bedenin içindeki sirkülasyonu kesmeyecek şeyler olması gerekiyor.

Başka nelere dikkat etmemiz gerekiyor?

Nasıl bir çiçekte kuru yaprakları temizliyoruz, buduyoruz. Bedeni yoran parçacıkları da temizlememiz önemli. Saçlarımız geçmişe dair tüm hafızayı tutuyor. Bu nedenle ne kadar uzunlukta saçla dolaştığım önemli. Hayatımın ne kadarını taşımak istiyorum?

Bollukla ilgili olarak duygusal temizlik deyince aklımıza neler gelmeli?

Yeterli olduğuna inanmayan kişiler, bolluk, para geldiğinde bozulacaklarına inanıyorlar. Bu nedenle hak ettiğine inanması, değerini bilmesi için duygusal yerden çalışmaya başlamak önemli. Çünkü duygusal bütünlükle birleşmediğinde sadece oturup düşünerek para sahibi olamazsın, sadece düşünerek çocuk sahibi olamayacağın gibi…

Duygusal olarak temiz olmak ata hafızalarını düzenli temizlemek demek. Duygusal olarak bugün yaşadıklarım, hissettiklerim, fark ettimlerim neler? Ne kadarını tutmaya çalışıyorum? Affedebildim mi, yargısız kalabildim mi, kendimin arkasını tutabildim mi, bütünlük noktamda durabildim mi, gerçeğime sahip çıkabildim mi, söylediğim gibi davranabildim mi, söylediklerim inandıklarım mıydı? Duygusal temizliğin arkasında duran kocaman paketin içindeki sorular bunlar.

Bu sorular için kendimize nasıl alanlar açmalıyız?

Konu fiziksel temizlik olduğu zaman evimizde banyolarımız var. Kişinin kendi duygusal temizliğini yapabileceği bir yeri olması gerekiyor. Kimi camiye, kiliseye gidiyor, kimi evinde bir sunak yapıyor, kimi balkonunda denizi seyrediyor ya da kendine zaman ayırıyor. Hiçbir şeyin bir günde olmayacağını bilerek hareket etmek gerekiyor. Çocuk bir günde olmuyor, spora gidiyorsan kaslarının nasıl geliştiğini 6 ay sonra görebiliyorsun. Kendinle, duygularınla çalışırken de bugün yapman gerekeni yaptın diyelim ama yarın da yapman gerekiyor. Duyguna bakman, rutin oluşturman önemli. Yargılardan uzak durarak yaşamayı seçtiğin gerçeklikler, bir şey hissettiğinde “Gerçek mi?” diye sorman, ayık olman önemli…

Bölüm 12 Sonu…

Sevgimle,

Banu