wallpaper-59928

24. HASET

Özellikle bolluk yaratımında engel olan en önemli negatif duygulardan biri de kıskançlığın taşlaşmış hali olarak tanımlayabileceğimiz haset. Neden çok önemli? Çünkü sistem ne olursa olsun, sevilmeyi istiyor. Hasede giren insan ise bir özelliğini, eşyasını beğendiği insanı yok etmek, bitirmek istiyor. Doğal olarak onda beğendiği şeyi alt bilinç kendinde yaratamıyor. Çünkü “Bende bu olursa, benim ona hissettiklerimi biri de bana hissedebilir, o yüzden en iyisi ben buna sahip olmayayım” diyebiliyor.

Hasetin altında yatan değersizlik olabiliyor. Bolluk çalışırken haset çok yok edici bir duygu olduğundan yaratamıyorsun istediğini.

https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 1 için tıklayını
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 2 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 3 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 4 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 5 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 6 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1099 Bölüm 7 için tıklayınız

Nasıl yok ediyor?

Biraz daha geriden başlayarak anlatayım. İsteklerimizin ana temeli, ihtiyaç ya da bizi tamamlayacak bir parça olmadığında, hissimiz “Bu olsa da olur, olmasa da olur. Ama olsa daha iyi olur” noktasındaysa bolluğu çekiyoruz. Çünkü beni daha değerli, huzurlu, mutlu yapacak olan şey, isteğim değil. Ben zaten mutlu, huzurlu ve değerli hissediyorum. İsteğim de benim deneyimimi zenginleştiriyor. Yani kendini negatif bir duyguyla değil, doygunlukla ortaya koyuyorsun. Negatif bir duygu olduğunda bolluk gelişemiyor.

25. EVHAM

Hastalık hastası olmak, sürekli evham hali yaratımın önündeki güçlü engellerden biri. Sürekli hastalanacağını düşünüyorsun, organlarına ve vücuduna hastalıkla ilgili sinyaller gönderiyorsun. Muhteşem yaratılmış vücudunu hastalığa doğru yönlendiriyorsun. Oysa sistemin düzgün akması gerekiyor ki sen istediğin şeyleri, istediğin hızla yarat, eline al, yaşa, hisset… Fiziksel patlamalar bolluk hissinde de eksiklik, yoksunluk, acı gibi olumsuzlukları yaratmaya başlayabiliyor.

“Günümüzün bu karmakarışık dünyasında evhamlı olmamak nasıl mümkün?” diyenler olacaktır…

Evet, toplum evhamlı olmaya normal olarak bakıyor. Bu dünyada nasıl evhamlanmayacaksın ki zaten. İşin ustalığı da tam orada. Ne yaptığını bil. Her gün 10 dakika meditasyon yapın, istediğiniz şeyleri hayal edin. Bu sizin istediğiniz şeye odaklanıp gerçekliğinize çekebilmenize destek verecektir. Bunun yerine “Böbreğime bir şey mi olacak? Dedem kanserden öldü. Ben de kanser miyim?” diye düşünürsen günde 10 dakika, oradan yaratım yapmaya devam edersin.

Evham, bolluk hissimizi nasıl etkiliyor?

Hani bir bilgisayar oyunu vardı PacMan, önüne çıkan her şeyi yiyordu. Onun gibi, endişe bolluk hissini yiyor. Daha hastalık olmadan endişesine, korkusuna giriyorsun. O nedenle hayatındaki her şeyi onunla yönetiyorsun. Kazandığın parayı “Ya hastalanırsam” diye saklıyorsun. Evini ona göre düzenliyorsun, çocuğunu ona göre besliyorsun, o düşünceyle yiyorsun, içiyorsun, para koyuyorsun kenara. Kenara koyduğun para “Hastalığında gerekecek” diye biriktirildiğinde yaratımın o bölgesini de hayata geçirmiş oluyorsun. Gerçekten o para, hastalığa gidebiliyor.

26. KARARSIZLIK

Kararsızlık; duygusal, zihinsel, bedensel olarak odağını nereye koyacağına karar vermediğin bir yer, boşluktasın. Üçü bir araya gelmemiş. Düşünce var ama kesin olmadığı için hareket yok.

Kararsız olduğun her an aslında boşluk noktasındasın ve yarattığın enerjiyi çöpe atıyorsun demek. Üçgenin köşeleri birbirine değmediği için yaratılan enerji akıyor gidiyor, istediğin şeye odaklanmak ve kullanmak için harcanmıyor.

Kararsızlık, güvensizlikten gelir ve genellikle de altında önemli bir korku vardır. “Şu restoranda mı yemek yiyelim, bu restoranda mı?” diye çok uzun süre iki restoranın kapısında bekleyip kararsız kalırsan, bir süre sonra açlıktan fenalık geçirirsin. Bizim için çıkış noktası bu kadar basit; birini seç, bir şeyler ye, beğenmezsen çıkar, ötekine gidersin. Bunun yerine kendimize sorduğumuz “Doğru kararı verebilecek miyim? Yeterli miyim? Hata mı yapıyorum?” oluyor. Bu da yaptıklarımızı deneyim olarak değil de hata olarak nitelendiren bakış açısı.

Kararsızlık bizi bolluktan nasıl ayırıyor?

Kararsız insan risk almaya açık değildir, kendine, hayata ve kararlarına güvenmiyordur, hata yapmaktan korkuyordur. Bu özellikler bolluğu hayata çeken ve onu yüzde 100’üyle yaşayan insanın özellikleri değil. Bizim için kendinle ne kadar bütünsen ve potansiyelini ne kadar yüksekten yaşıyorsan bolluğa o kadar açıksın demektir. Bolluk içinde olan insan, başka insanların düşündüğü ya da algıladığı şekliyle  yüzde 100 hata yapmayan- ne demekse-mükemmel insan demek değildir yani. O anda olabileceğinini en iyisi olduğuna inanan,deneyim ile öğrenmeye açık olacak kadar kendine güvenen insan bolluğa daha kolay açılır.

Yüzde 100’üyle yapmak ne demek? Yapabileceğinini en iyisi yapmakla arasındaki fark ne?

İnsanlar kendini, başkalarının yaptıkları ya da başka şartlarda kendilerinin yapabilecekleri ile mukayese edip strese sokuyor. O sırada yüzde 100’ümle elimden gelenin en iyisini yapmak, o anki durumumu, enerjimi, zihin durumumu göz önünde bulundurduğumda bunların üçünün bileşkesi ile yapabileceğimin en iyisini yapmaktır. Açım, şu anda yapabileceğim en iyi yemek ne? Her zaman semizotu alıp saatlerce yıkayacak vaktim olmayabilir, bazen elimden gelenin en iyisi 1 elmayı yıkayıp yemek de olabilir.

……………….

Negatif duyguları, tutumları konuştuk. Bolluk yaratımına gelirsek dünyanın yeni bir döneme girdiği, enerji dengele- rinin değiştiği konuşuluyor. Değişen enerji sayesinde bolluğa ulaşmamız kolaylaştı mı?

Her şeye ulaşmak kolaylaştı. Daha önceki enerji sistemimizde etrafımızı saran havanın bal yoğunluğunda olduğunu düşünebiliriz, şimdi o yoğunluk inceldi, her şey daha görünür hale geldi.

Peki enerji niye değişiyor?

Bunun çok uzun bir hikayesi var. Her şeyin bir döngüsü var, mevsimler gibi. Dünyanın da bir döngüsü var ve kendi döngüsünde salındığını düşünebiliriz. Her salınımında başlangıç noktası biraz daha üstten oluyor. Şimdi kışların daha geç geldiği konuşuluyor. Oysa küçük bir araştırma yaptık ve gördük ki 90-100 yaşını bulan insanlar, kışın böyle daha geç geldiği zamanları biliyor. Aslında biz bir döngüyü yaşıyoruz. Ama insanlar son 30 yıla bakarak, “Kışlar, yazlar böyle değildi” diyor.

Dünyanın döngüsü için 52-56 bin yıllık döngüden bahsediyoruz. Uzay boşluğunda da değişiklik oluyor. Nasıl ki evdeyken dışarıda kar yağdığında bundan etkileniyorsun, dünyanın etrafındaki enerji kümesi değişince senin olduğun yer de etkileniyor. Okuduğumuz kaynaklara göre enerji değişiminin bu kadar üst seviyede olduğu yer, Atlantis dö- nemiydi. 2012 yılı, Atlantis’ten sonraki dünyanın 52 bin yıllık döngüyü tersten yaşadığı süreçlerden biriydi. O döngüyü bilenlerin değişik boyutlarda verdiği bilgiler bunu gösteriyor. Bir film üzerinden anlatayım yine… 9. Kehanet filminde herkes kayıp yazıtları arar. Aslında yazıtlar oradadır ama belirli bir titreşime ulaştığın zaman ancak görebilirsin. Yazıt önemli bir bilgiyi taşıdığı için belli bir titreşime açık insanların görebileceği şekildedir. Senin beyninin algılayabilece- ği kadarını sen ancak fiziksel dünyada titreşimselleştirip görünür hale getiriyorsun. Şu anda öyle bir noktadayız ki, güneş açtı diyelim. Aradaki yoğun enerji ince enerjiye dönüştü, karanlık aydınlığa dönüştü gibi düşünebiliriz. O yüzden bu dönemde etrafına biriktirdiğin aile hafızanda olan, blokajları, korkuları, endişeleri, acıları, kızgınlıkları nefreti görebiliyorsun. Eskiden de oradaydılar ama sana dokunamıyorlardı. Bununla beraber kendi zenginliğini ve bolluğunu da daha çok gördüğün bir yere de geçtik.Gördüğün şeyi çok daha kolay temizleyebilirsin, gördüğün şeyi çok kolay sistemine alabilirsin, gördüğün şeyi çok kolay büyütebilirsin… Yani hızlı hareket edebiliyorsun. O nedenle evet, istediğin şeyleri hayata çekmek, istemediğin şeyleri uzaklaştırmak için daha güzel bir dönemdeyiz.

Enerjideki değişim ne zaman başladı?

Döngüler bize , kadim bilgilerle anlatıldığı üzre, Atlantis zamanında olanların ters döngüsünün, 2012 yılı civarı tekrarlanacağını bildiriyordu. Bu bilgi aktarımı bazı gruplarca yanlış okunda, dünyanın sonunun geleceği düşünüldü, aslında bize iletilen bilgi hatalarımızdan öğrenmemiz niteliğindeydi, bu dönemi daha akıllıca geçirmemiz için o sebeple neler yapılabileceğine bakıldı.

2012’de gelecek enerji kümesini, içine gireceğimiz döngünün enerjisinden kolaylıkla geçebilmemiz için ya dünyanın üzerine bir koruma çekilecekti- ki çekilde ve işe yaramadı- ya da üzerinde yaşayan bireylerin enerjilerinin yükseltilerek gelecek enerjiye  uyumlanmamız gerekiyordu. Bunun için de insan bedeninine girecek enerji titreşimini artırmamız gerekiyordu. Bu konuyla ilgili çalışmalara istinaden 1880- 1900 arası ilk tohumlar atıldı. Orada atılan tohum, 1920’lerde bir daha upgrade,onların çocukları 1950’lerde bir tık daha yüksek titreşimi dünyaya taşıdılar. 1950’lerde doğanlar da 1971-73 arasında yeni titreşimi ortaya koydular. 1971-73 yılları arasında doğanlar 2012’de ayaktaydı ve bazıları da çocuk sahibi olmuştu. Doğal olarak 2012’de geleni, inceltilmiş enerji titreşimi sayesinde dünya daha kolay karşıladı.

Bahsettiğiniz dönemler dünya üzerinde de köklü dönüşümlerin ya da buhranların olduğu dönemler.

Güçlü enerjilerden bahsediyoruz. Bu güçlü enerjiler enerjilerini dünyaya getirirken bazıları da heba oldu. Çiçek çocukların bir kısmı dünyayı değiştirecek yerlere doğru gitti, bir kısmı uyuşturucunun içinde kaybolup gitti mesela.

Gideceğimiz yol aynı, kendi potansiyelini bu fiziksel formda, bu bedende götürebileceğin en iyi yere götürmek. İnsan bedeni muazzam bir sistem içeriyor. Hücre içinde tuttuğu titreşimle anne ve babanın bütün bilgisini alıyorsun. Onların deneyimledikleri her şeyin titreşimsel yükü sana geçiyor ve sen bunları çoğaltarak kendi formunu oluşturuyorsun, yaşıyorsun. Baktığında annen ve babanın da kendi ebeveynlerinin bilgeliğini aldığını görebilirsin. Bilim insanları hepi- mizin bedeninde 7 kuşağı taşıdığını söylüyordu. Şimdi diyorlar ki, dünyanın var oluşundan bu yana olan tüm bilgeliği aslında vücudunda taşıyorsun. Çünkü herkes zaten bir öncekine sahip kendi vücudunda. Bu da demek oluyor ki dünyanın var oluşundan beri, yaşanmış her şeyin bilgisi sisteminde var. Sen nereyi harekete geçirmek istersen orası aktif hale geliyor sadece.

11. Bölüm Sonu

Sevgimle,

Banu