beautiful-brunette-29496

Enerji Kemirici Duygular:

Genele bakıldığında her şey olduğu şekilde muhteşemdir. Dualite, sadece algısal bir şartlanmadır. Anlayışımızı ve deneyimlerimizi çeşitlemek, genişletmek, kolaylaştırmak için hep karşıtlar dünyasının iki yanından da yardım alırız. İyi varsa kötüden, güzel varsa çirkinden, kolay varsa zordan bahsedebilecek bir hale geliriz.

Hislerde de aynı şey geçerlidir. ‘’İyi’’ diye adlandırdığımız hisler vardır: Aşk, sevgi, mutluluk, huzur, keyif, tutku, bunlardan sadece bir kaçıdır. İçinde bulunduğunuz hisle beraber kendinizi iyi hissediyorsanız, bu, ruhunuzun arzularıyla ve kendi ışığıyla paralellik içinde yaşamınızı sürdürdüğünü göstermektedir.

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 1 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 2 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 3 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 4 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 5 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 6 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 7 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 8 için tıklayınız

https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 9 için tıklayınız

Bir de ‘’kötü’’ diye adlandırdığımız hisler vardır: Kıskançlık, nefret, öfke, pişmanlık, vicdan azabı, acıma, kibir de bu hislere örnek olarak gösterilebilir. Bunlar, kişinin kendini çok da iyi hissetmemesine sebep olan hislerdir.

Burada göz ardı etmememiz gereken bir konu vardır: Hisler, bizim izdüşümümüzü gösterirler. Kendi içlerinde iyi ya da kötü değildirler. Bize kendimizi iyi ya da kötü hissettirdikleri için bu damgayı yerler. Eğer biz, hislerimizden gerekli çıkarımları yapabilirsek, hepsinin ne kadar değerli olduğunun farkına varabiliriz. ‘’Kötü’’ diye adlandırılan hisler bile, doğru bir bakış açısından bakılabildiğinde, kişinin kendi içinde unuttuğu parçalarını sanki ona tekrar hediye etmek için ortaya çıkan hatırlatıcılardır. Burada yapmamız gereken, onları bastırmak ve duymazdan gelmek değil, bize ne demek istediklerini dinlemektir.

Bu hislerin bazılarının, enerjinizi ve yaşamsal kuvvetinizi diğerlerine göre daha yoğun olarak düşürdüğü ortadadır. Bu hislerin içinde çok uzun süre kalındığında, sizi hem psikolojik hem de bedensel olarak olumsuz etkileyebilir. Bu sebeple, bu hislere girildiğinde, bir an önce gerekli çalışmalar yapılmalı ve hissin içinde çok fazla kalmamaya özen gösterilmelidir.

Şimdi de enerjiyi çok açık, çok net ve çok kuvvetli düşüren belli başlı hislerden bahsedelim:

Utanç Duygusu:

Kişinin kendini reddetmesinin en açık halidir…

Bu, bize kendimizi kötü hissettiren diğer tüm hisler gibi sonradan öğretilmiş, dayatma bir duygudur.

Yeni doğmuş bir bebeği ya da küçük bir çocuğu bir süre için inceleyin; altlarına kakalarını yapmak, canları istedikleri zaman çişlerini yapmak ya da yapmak istediklerini söylemek, birisini beğendikleri zaman, anında ve açıkça göstermek ya da belli etmek, mideleri bulanırsa anında kusmak, gece uykuları kaçınca ‘’acaba ayıp olur mu?’’ diye düşünmeden ailesini yanına çağırmak, aklına geleni geldiği gibi dile getirmek… Tüm bunların hepsi minilerin ortak özelliğidir. Ama daha sonra biz bunlardan utanmaları gerektiğini yavaş yavaş onların beyinlerine işlemeye başlarız. Ki çocuklara ayıp olarak öğretilen her şey, içinde yaşadığımız yıla, ülkeye, sosyal çevreye, vs göre hep ve her zaman değişmektedir ve kesin gerçekliği asla yoktur.

Şimdi ben burada başka bir şey söylesem:

Sizi hayatta utandıracak hiçbir şey yoktur ve olamaz.

Çok mu garip geldi hem kulağınıza hem de düşüncelerinize? Birdenbire kalabalık bir belediye otobüsünde, kendinizi tutamayıp gaz çıkardığınızı mı gördünüz mesela? Ya da yolda giderken ve çok şıkken o kocaman eteğinizin kafanıza yapıştığını ve yeşil üzeri mor puantiyeli iç çamaşırınızın, ada vapurundaki herkes tarafından görüldüğünü mü hayal ettiniz?

Aklınızdan her ne geçerse geçsin, bu konu hakkında bir kez daha ve derinden düşünmenizi istiyorum; bu hayatta sizi utandıracak hiçbir şey olamaz.

Her ne olursa olsun ve hangi maskenin arkasından konuşursak konuşalım, esas ve önemli olan şudur ki hepimiz insanız. Sizin başınıza gelmiş ya da gelme ihtimali olan her şey, benim başıma da gelmiş olabilir ya da gelebilme ihtimalini taşıyordur. Sadece o garip utanç duygusu sebebiyle, bunu paylaşmamayı, konuşmamayı seçtiğimizden, belki de olay, farklı bir alana kaymaktadır.

Her ne durumda olursa olsun bunların farkında olan, kendini seven, kendinin olduğu andan ve yerden emin olan hiç kimse, utanç duygusunun içine saplanmamalıdır ve zaten saplanmaz da.

Suçluluk Duygusu:

Her ne yaptıysanız yapmışsınız, her ne yapmamışsanız artık geçmiştir… Geri dönüp düzeltme, üstünden geçme, tekrar yaşama şansınız yoktur.

Herhangi bir durumda hoşunuza gitmeyen bir şey yaptığınızda, onun hakkında hayıflanmak, kendinizi kötü hissetmek, söylenmek, zihninizde o anı tekrar tekrar yaşamak, ne size ne de etrafınızdakilere hiçbir fayda sağlamaz. İçine düştüğünüz suçluluk, duygusu bataklığı andıran bir histir. Bir kere içine düştüğünüzde, sizi daha da içine çeker ve bu da sizin ilerleyen kademelerde hatanızı telafi etmenizi neredeyse imkansız kılar.

Burada, sürekli kontrolde olmanız, size fayda sağlamayacak hislerden uzak durabilme kontrolünün sizde olduğunu bilmeniz, suçluluk duygusunun size hizmet etmediğini anlamanız, bir tercih yapmanız gerektiğinin farkında olmanız gerekir. Tercihinizi suçluluk duymak yerine hatanızdan öğrenmek şeklinde kullanabilirsiniz. Ne yaptıysanız yapmış, ne yapmadıysanız yapmamışsınızdır ve bu size kendinizi kötü hissettirmiştir. Bir kez daha aynı durumla karşılaştığınızda aynı şeyi yapmamaya söz verip yolunuza devam edebilirsiniz. Bu, hem anda kalmanıza yardımcı olacak, hem size kendinizi daha iyi hissettirecek, hem de hayatınızı sürekli öğrenerek ve kendinizi sürekli geliştirerek yaşamanızı sağlayacaktır.

Suçluluk duygusu da bize sonradan öğretilmiştir. Bir hata yaptığımızda hiç yoktan utanmamız, kendimizi kötü hissetmemiz, bizi yetiştirenler tarafından zaman zaman kafamıza kakılmış olabilir. Ama artık hayatınızın sorumluluğu sizde: Ya onları yanlışlarıyla yaşamaya devam edersiniz ya da artık kendi doğrularınızı hayatınıza almayı seçersiniz…

Kıskançlık:

İçten içe insanı yiyen ve çok rahatsız eden bir histir. Bahsettiğimiz diğer hisler gibi birçok hastalığa sebebiyet verebilir. Kişinin kendine verdiği, hatta kendine vermediği değerle alakalıdır. Kendini olduğundan aşağı gören insanın girebileceği bir histir. Kendi üzerinizde ne kadar çalışırsanız, kendinize olan güveni ve değer duygunuzu ne kadar yükseltirseniz, bu duygudan o derecede kurtulursunuz.

Beğeni, gıpta etmek başka şeylerdir. O hisler kişiyi büyütür, gelişmesine yardımcı olur. Haset ve kıskançlık ise, kişiyi küçülten hislerdir. Kişi, kendini geliştirmek için harcayacağı zaman ve enerjiyi, bu hisleri beslemekte kullanır… Kendinizi ne kadar çok haset ve kıskançlığın içinde bulursanız o kadar kötü hissedersiniz çünkü aslında yaptığınız, kendi değersizliğinize inandığınız sularda yüzmektir.

Öfke:

Çok güçlü bir enerjidir. Bedenden düzgün ve kontrollü çıkarılmadığında, kişiyi ve bedeni çok olumsuz şekilde etkiler. Kişi, öfke yönetimine kesinlikle sahip olmalıdır. Bu, hem kendisine hem de etrafındakilere zarar vermemesi açısından çok önemlidir. Eğer; çok öfkelendiyseniz kontrolünüzü daha kaybetmeden içinde bulunduğunuz mekândan uzaklaşmayı seçin. Öfke, sanki kişinin önüne çok kalın bir perde çeker. Davranışlarınız ve hareketleriniz, çok uçlara çekilebilir. Öfkelendiğiniz zaman siz onu değil de öfke sizi kontrol ediyorsa, içinde bulunduğunuz kalabalıktan uzaklaşmanız ve yalnız kalmanız, bir süre için en mantıklısı olabilir.

Öfke enerjisinin bedeninizde kalmaması, hastalıkların oluşmaması açısından çok önemlidir. Bu sebeple yalnız kalmayı becerdiğinizde, ya öfkelendiğiniz kişiyle hala ordaymış gibi konuşmayı seçin ya da yapabiliyorsanız, birkaç güzel rahatlatıcı çığlık atın ve o kuvvetli enerjiyi bedeninizden çıkarın. Eğer; çok öfkeli bir insanın bulunduğu bir mekândaysanız, çıkamıyorsanız, kişinin öfkesi size doğru dönmeye başladıysa, sakın ve sakın oyuna gelmeyin. Ne korkun ne de tepki verin. Sadece gözlemleyin. Öfke, görüşü azalttığı gibi, duyumu da nerdeyse yok eder. Öfkeli bir insana laf anlatmanız bu sebeple hemen hemen imkânsızdır. O yüzden, eğer bu konuda eğitimli ya da doğuştan yetenekli değilseniz, gereksiz ve saçma çabaların içine girmeyin. Bırakın öfkeli olan kişi, kendi kendine köpürsün… Onu sakinleştirmeye çalışırsanız, yumuşak karnınızı hemen bulup, hemen sıkı bir tekme atarak sizi de o sinirli alana çekmeye çalışacaktır.

Burada yapacağınız başka bir şey de ellerinizi önünüzde bağlamak ve otururken, bacak bacak üstüne atmak olabilir. Bu, sizi enerji boyutunda teflon tava durumuna getirecektir. Karşınızdaki sinirli insanın size yaptığı enerji saldırılarının tamamı, aynen teflon tavada olduğu gibi, size dokunmadan üstünüzden akıp gidecektir.

Öfkenin içine siz de düşerseniz, bundan fayda sağlama olasılığı nerdeyse yoktur. O sebeple, elinizden geldiği kadar oyunu dışarıdan izlemeye ve dâhil olmamaya çalışın. Ama olur da bir şekilde saldırının içine çekilirseniz, burada da içine düştüğünüz öfkede boğulmak yerine, sizi sinir eden şeyin ne olduğunu bulmayı seçerseniz, yine ‘’olumsuz’’ diye adlandırılan bir hissi, olumlu amaçlar için kullanmış olursunuz.

Acıma:

Her ruh, kendi insanlık deneyimini kendi ihtiyacı içinde planlamış ve bu yüksek bilinçle, en uygun şekilde bedenlenmeyi seçmiştir. Birisine acımayı seçtiğiniz zaman, aslında en derinden yaptığınız şey, birincisi bu büyük resmi kaçırıyor olmanız, ikincisi ise kendi deneyiminizi ve doğal olarak kendinizi, o kişiden daha üstün görüyor olmanızdır. Acıma hissi, içinde çok fazla yargı barındırır. Hoş gibi görünen, üzerine maske giymiş en olumsuz ve kişiyi en daraltan hislerden biridir. Kesinlikle üzerinde çok derinden çalışılması gerekmektedir.

Bu hislerin üzerinde çalışmak, size iki yönlü fayda sağlar:

  1. Kendinize doğru olan yolculuğunuzda size kötü hissettiren duyguların peşinden gidersiniz ve kesinlikle ve kesinlikle işinize yaramayan bir düşünce kalıbıyla karşılaşırsınız. İşinize yaramayan düşünce kalıbını bulduktan sonra ise en önemli parçayı halletmişsinizdir ve onu daha önce öğrendiğimiz gibi hükümsüz hale getirirsiniz.
  2. Sizi maniple etmek, enerjinizi düşürmek isteyen kişiler, genelde size saldırdığında, biraz önce bahsettiğimiz ve üstünden geçtiğimiz hisleri sizde yaratmayı hedef alarak saldırırlar. Onlar da bizim kadar bu hislerin enerji düşürücü etkisi olduğunu bilirler. İşte böyle bir durumla karşılaştığınızda, siz bu hisler üzerinde daha önce çalışma yapmış olacağınızdan, bu kişilerin saldırıları size ulaşmadan kendi kendine ortada kalacaktır. Böylece etrafınızdaki insanların oyunlarına gelip, onların istediğini yapan kişi değil, kendi hayatını yöneten kişi konumuna geleceksiniz.

 

Kişi tüm manipülasyonların üzerinde olduğu bir bilince çıkabilir. Bunun için bedensel, zihinsel ve duygusal temizliklerin yapılmış olması gereklidir. Bu hal kişinin olabileceği en özgür noktalardan biridir.

Bu çalışmaların yapılmasında ise hisler çok önemli rol oynamaktadır. Bu sebeple lütfen hisleri, iyi ya da kötü diye damgalayıp, iyi kız-erkek olmak için kötü dediğimiz hisleri fark ermiyormuş oyununu, kendi üzerinizde oynamayın. Hissetmek için izin verin ve hissettiğiniz duyguları kendinizi dönüştürmek için kullanın.

…..

Bölüm 10 Sonu

Tüm sevgimle,

Banu