İğne Oyası

Kitabın sonlarına gelmişken artık , birkaç tiyo versem size; hayatın içinde daha iyi hissettirecek sizi? Hani aklınızda olsun diye, hani zaten bildiğiniz, hani hatırlatmak için, hani belki yaparsınız diye, hani belki üstüne bir de şu an olduğunuzda daha iyi hissedersiniz diye. Sadece bir gün, belki bunu denersiniz ve günlerin neye dönüşebileceğini görebilirsiniz diye? Gün içinde neler yapabiliriz hayatın içinde daha iyi hissetmemize yardımcı olacak, istediğimiz hayatın duygularını kıyımıza taşımakta yardımcı olabilecek belki…Bir bakın bakalım, deneyin… Günün hissinin yavaş yavaş nerelere çekileceğini izleyin, deneyimleyin…

  1. Sabah güne koca bir bardak ılık su içerek başlayın. Kocaman ama… Bira bardağı kıvamında. Ve bütün gün suyu her gördüğünüzde bir bardak daha için.Yatmadan önce koca bir bardak içmeyi de unutmadan. Hatta içine biraz da limon suyu ekleyin arada…
  2. Yataktan kalkar kalkmaz televizyona sarılmadan, gazeteden uzak durarak, dergileri karıştırmadan geçirin en az bir saatinizi. Zihninizi sakin sakin güne hazırlayın.
  3. Mümkünse canlandırıcı bir müzik açın bedeninizi ve zihninizi. İçinde ‘ Batsın bu dünya ‘, ‘ aslında aşk yook’, ‘ hayat insanı bitirir’, ‘Aşk insanı yer bitirir,’ Pazar dediğin zor kazanılır’,’Bütün erkekler zaten berbattır, bütün kadınlar da ıbır zıbır ‘ olmayan ama… Neşeli, eğlenceli hem müziği hem sözleriyle…Hatta abartın biraz, dans edin,bedeni eğlenceden mahrum etmeyin.
  4. Gün içinde cep telefonlarınızla konuşmanız gerekirse lütfen kulaklık kullanın ve telefonunuzun oturduğunuz alandan uzak, ama duyabileceğiniz mesafede olmasını sağlayın. Uyurken kapatabilirseniz kapatın, yok kapatamıyorsanız, odanızdan dışarıda bir yerde hizmetine devam etmesini sağlayın.
  5. Şikâyet eden insanlardan uzak durun. Çözüm arayan arkadaşlarınızdan kaçın demiyorum, amaç sadece şikâyet etmekse sizi emmelerine izin vermeyin diyorum. Siz de gün içinde her şikâyet etmek için ağzınızı açtığınızda durun ve çözüm ne olabilir ona odaklanın
  6. Aklınıza her kötü bir şey geldiğinde hemen iyi bir şey düşünüp dengeleyin.
  7. Eğer trafikteyseniz ki büyük şehirlerde yaşıyorsanız birçoğunuz günün büyük bir kısmında orda, söylenmek yerine o zamanı keyifli geçirmek için hazırlıkla binin arabalara; güzel bir kahve, muhteşem bir müzik, tatlı bir dost sohbeti, belki zamanınız olmadığı için okuyamadığınızı söylediğiniz sesli kitaplardan biri.İyi vakit geçirin yolculuğunuzda.
  8. Gün içinde en az üç kişiyi takdir edecek bir şeyler bulun ve edin. Kendinizi unutmadan, yaptığınız şeylerin içinde takdiri hak edenleri görerek ve fark ederek…
  9. Sadece kendinizi mutlu etmek ve şımartmak için gün içinde en az otuz dakikayı sadece ve sadece kendinize ayırın. O arada neyse istediğiniz, kimse için değil, kimseyle değil, sadece kendinizle onu yapın.
  10. Gece gelip de uyumak için yatağa uzandığınızda, zaten televizyon yok asla odanızda, başka hiçbir şey düşünmeden o gün içinde olan muhteşem şeyleri sadece düşünüp, teker teker şükran ederek uykuya dalın…
  11. Yediğiniz, içtiğiniz her şeye farkındalık getirin… Gerekenden fazlasını bedeninize sokup onu yormayın, koruyucularla bulanmışlarla onu zorlamayın, doğala en yakınları ya da en doğallarıyla ona minnetinizi belirttin bir şekilde.. Elinizden gelenin en iyisiyle..
  12. Bol bol kahkaha atmak için alan açın. Kahkahanın ve mutluluğun şifalandırıcı gücünü unutmayın.. Komik şeyler okuyun, izleyin, dinleyin… Kendinize zaman zaman gülemyi unutmadan…
  13. Hayatınızda kötü giden şeyler olduğu, olabildiği gibi, iyi giden şeyler olduğunu da unutmayın… Günün önemli bir bölümünü bilinçli bir şekilde iyi giden şeylere odaklanmak, onlar için hissettiklerinize bağlanmak için geçirin… Kötü giden şeyler için de çözüm odaklı olmadıkça odağınızı orada tutmamaya çalışın…
  14. Mutluluk yolunda atılan bütünlük çalışmalarında bedenin yok sayılamayacağını unutmadan, günlük rutininize onu besleyecek, keyiflendirecek aktiviteler katmayı unutmayın.
  15. Her türlü kararınızı verirken ve hayata geçirirken, kararlarınızın sevgi bazlı olduğundan emin olarak hareket edin…
  16. Kullanmadığınız artık işinize yaramayan her maddeyi evinizden, artık işinize yaramayan geçmiş yaşantılarınızın acısını ise bünyenizden temizleyin… Gerekirse bunun için destek alın…
  17. Bildiklerinizi sorgulayın, bilmediklerinizi öğrenmek ve deneyimlemek için alan açın, bilmediğinizden bile haberiniz olmayan gerçekliklerin olabileceğini ise aklınızdan çıkarmadan yeniye yargısız ve açık, kendiniz gibi yaklaşın.

 

Keyfiniz hep en bolundan olsun…

 

Hayata…

Hayatta yeni bir gün bugün. Kitabı bitirdik beraber….Ama hayatın da aynı şekilde tamamlıyoruz aslında; beraber… Geçmiş günlere baktığımızda pek ayrı görsek de kendimizi aslında yaptıklarımız ve hissettiklerimiz pek benzer; İstedik, elde ettik edemedik, küstük, barıştık, yalnızdık, beraberdik, ağladık, katıldık gülmekten, âşık olduk, sevdik, seviştik, ayrıldık, buluştuk, baktık, gördük, büyüdük, yardım ettik, yardım aldık, çoğaldık, yalnızlaştık… Yaşadık…

Ve eğer hala gözleriniz takip ediyorsa yazdıklarımı ve ben şu olduğum anda yazabiliyorsam bunları şu anda hala yaşıyoruz demektir.

Hala yaşıyorsak daha şansımız var demektir; istediklerimizi cebimizde tutmaya, istemediklerimizi atmaya, yerine istediklerimizi koymaya daha şansımız var.

Hepimiz için yeni gelenin ilk duası olsun bu, buradan evren denen boşluğa, yaratmaya;

İstemeye gücümüz olsun, istemekten çekinmediğimiz, isterken şımardığımız, arsızlaştığımız bir günlerimiz olsun. Ne istediğimizi bilecek farkındalığımız en büyük dostumuz, istedikleri yaratacak gücümüz sevgimiz olsun.

İstediklerimiz gerçekleşince onları alacak odamız olsun. Ev sahipliğimiz muhteşem olsun gelene. Öyle güzel ağırlayalım ki geleni tüm muhteşem dostlarını da doldursun yanımıza.

Görecek gözlerimiz, duyacak kulaklarımız, hisseden bir bedenimiz, hissettiklerimize sahip çıkan bir benliğimiz olsun ömrümüzce.

Ruhumuzun her türlü duyguyla coştuğu, en coşkulu halimizi bir kez daha sahiplendiğimiz anlarla dolu olsun günlerimiz. Her daha olmaz ki dediğimiz de, daha da zenginleştiğimiz bir günler olsun.

Ruhumuzun tüm zenginliğinin etrafımıza dolsun. Ne istersek maddeden evimizi, cebimizi, işimizi doldursun.

Aşk olsun. Kalbimiz her gün aşkın pırpırıyla dolsun. Karnımız uçuşan kelebeklerle dolsun. Ömrü bir gün olduğu iddia edilenler ölümsüz olsun.

Herkesle uğraşmayı bırakıp kendimizle uğraştığımız anların bütünü olsun.

Çok gezme olsun. Çok yeni olsun. Çok heyecan olsun. Gitmedim denilen yerlere gidilsin, görmedim denilen yerler görülsün, yemedim denen şeyler yenilsin… Ama en çok kalbimizin dokunulmamışlarının keşfedildiği seneler olsun.

Yapamam denilen her şeyin yapıldığı, olamam denilenlerin olunduğu bir ömür olsun istediklerimizde.

İyi insanlarla karşılaştığımız, Onların farkına vardığımız, onlara değer vermeyi seçtiğimiz, onları hayatımıza katma cesaretinde olduğumuz günler olsun.

Herkes âşık olsun artık. Aşkın gözünden tanındığı, elinin tutulduğu, sarılıp sıkı sıkı uyunduğu, her ne olursa olsun daha da âşık olduğu, olunduğu zamanlar olsun. Aşka âşık bir hayat olsun…

Düş denen her şeyin gerçek olsun. Düşlemeye bile hatta cesaret edemedikleriniz, tüm arzu ve istekleriniz kalbinizin ışığında elimizin hemen ucunda olsun.

Ben olsun bu sene. Biz olsun. Benle bizim karıştığı bir dünyada yaşamanın keyfi olsun.

Korkularımızın bol olduğu, korkularımıza yenilmediğimiz, her gün büyüdüğümüz, daha da büyüdüğümüz bir ömür olsun…

Ne istersek o olsun en güzelinden…

Yeni yıllarımız istediklerinizin kaldığı, istemediğimiz her şeyi hayatımızda yok eden, düşlediğimiz her şeyi bize getiren seneler olsun…

Ve …

Öyledir zaten…

Sevgimle,

Banu

Ben

Bu yazı sadece benimle alakalı.

  • Neredeyse kendimi bildim bileli anneyim. 22 yaşında evlendim, 24 yaşında oğlumu doğurdum … Onunla büyüdüm, hayatımı onunla kurdum. Hayatımın büyük bir çoğunluğunu anne olmakla, anne olmaya âşık olmakla, kendimden başka bir canı hep kendimden çok severek ve onun kendini daha çok sevmelisin söylemleriyle geçirdim. Bu deneyimi bu kadar keyifle yaşadığım için çok şanslıyım ve oğluna hayran bir kadınım.
  • Çocukluğumda çok normal olmadığımı anlamamla beraber içime kapanışları ve kaçışları yaşadım. Herkesin birbirinizin zihninden geçenleri okuduğunu sandığım, herkesin birbirini etrafındaki ışıklarla gördüğüne inandığım, olası geleceklere ve olmuş geçmişlere herkesin ulaşabilir olduğumu düşündüğüm bir yerdeydim. Böyle olmadığını fark ettiğimde bu gerçeklikten kaçmak için çok uğraştım. Bu kendimden kaçışım ve kendimi reddedişim bana bir dünya hastalığı, geriye dönüp baktığımda bir dünya zor deneyimi getirdi.
  • Öğretmenlik çocukluğumdan beri en büyük tutkumdu… İlkokul öğretmenim dünyanın en sevgi dolu insanlarından biriydi. Beş yıl boyunca bizi sevgide tutmak, ama kendimizi geliştirmek, elimizde olan her şeye şükretmek ,daha fazlasını istediğimizde kendi daha fazlamızı kullanmamız konusunda bizi hep destekledi. Çalışmanın ne muhteşem bir şey olduğunu, kendi potansiyelimiz içinde yapamayacağımız hiç bir şey olmadığını, her birimizin kendi hazinelerimizle dünyaya geldiğimizi, birbirimizi severek desteklememiz gerektiğini, herkesi olduğu gibi kabul ederken kimseyle değil en çok kendimizle, kendimizin dünkü halini geliştirmekle sorumlu olduğumuzu öğretti. Kızı sınıf arkadaşımdı ve lösemiydi. O dönemler her ayın 3 gününü onlar hastanede geçirdiklerinde sınıfın derslerden geri kalmaması için benden sınıfa o sürede öğretmenlik yapmamı istediğinde daha ikinci sınıftaydım. Büyülendim… Bilginin aktarıcısı olmak, dönüşümün bir parçası olmak, buna şahitlik etmek… Şu an mesleğim dediğim en saf çocukluk hayalimdi…
  • Sonrasında şimdi artık olmayan, Moda’da deniz kenarında 7 senemin geçtiği Moda Koleji hayatıma girdi… Hayatın çok karışık olduğu, hastalıklarımın tavan yaptığı, hayatın benim için çok zor olduğu o yedi senede kendime yeni bir aşk buldum; İngilizce ve İngiliz Edebiyatı… Bryron, Keats, Shelly arasında dolanırken Sheakspeare’le tanıştığımda artık içinde dolaşmam için ne kadar çok zarif bilginin dünya tarihine atıldığını fark etmemle her şey bir başka oldu… Yazarların hayatlarına arada başka hiç kimse olmadan, çevirmen nefesi duymadan okuyabilir olmak İngilizceye daha da bağlanmama, açtığı kapılara saygıyla ona daha özenle yaklaşmama sebep oldu… Kitaplardan ulaşabileceğim insana ait bilgilerinin ve paylaşımların en yoğun olduğu dil paylaşımına aracısız ulaşım önümde kilit kilit duran kapılar için elime verilmiş anahtar gibiydi hissi…
  • Eğitimimi devamını Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde tamamladım… Böylece hem eğitmenlik hem İngilizceyi aynı potaya koymayı başardım ve devamındaki yedi sene boyunca yaptığım İngilizce öğretmenliğinin her günü, çocuklarla buluştuğum ve geçirdiğim her an benim için başka bir cennete açılan kapı oldu…
  • Ve gün geldi, aynı heyecanla güne uyanmadığımı fark ettim… Daha fazlasını yapmak istiyordum, onun için daha fazlası olmam gerektiğini biliyordum, daha fazlamın ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu, çocukken unutmak ve yok saymak için uğraştığım tüm yetilerim üstümde kocaman bir yük oluşturuyordu… Bilmediğim ve anlamadığım ama yaşadığım şeylerin ne olduğunu öğrenme arzum öğretmenliği radikal bir kararla bırakıp metafizik dünyasının eğitimlerinin içine dalma kararımın yaşama geçmesine sebep oldu….
  • İngilizce öğretmenliği özel çalışmalarla beni desteklemeye devam ederken hayatıma sayısız ve çok değerli eğitmenler girdi. Yeni kavramlar, insanlar, öğretiler, gerçeklikler, deneyimler her gün bir yandan zorlarken bir yandan kendimin bambaşka taraflarını görmeme, deneyimlememe ve yaşamıma sokmama imkan tanıyordu. Hala da tanıyor…Eğitim süreci bir yandan devam ederken bir yandan da tüm bu çalışmalar sonuçta şu anda olan beni doğurdu. Yolum tekrar eğitmenliğe döndü. Ve 2006 senesinden beri birçok konuda hem gruplara hem de bireylere eğitimler veren oldum. Gerçeklikler, gerçeklik yaratımı, Ego kalıpları ve bunların yenilenmesi, düşünce kalıpları, zihin-beden –duygu farkındalığı üzerinden farkındalık artırımı, transal dans üzerinden öze bağlanma, psişik güçleri olan kişilere bunların nasıl kullanılacağını öğretmek, sorun sayılanların analizi ve sorunun üzerine çıkıp çözüm yaratabilme teknikleri bu süreçte öğretmekten en keyif aldıklarım oldu. Ben detayları öğrenmek istemiyorum diyenlere de bireysel yaşam koçluğu ve bireysel gelişim koçluğu yapmaya başladım…
  • Tüm bu olanlarda ailem ve dostlarım en büyük büyütenlerim ve destekçilerim oldular. Onların inancı,desteği, zaman zaman köstek gibi bile gözüken varlıkları içindeki hep var olan sevgi benim en büyük yardımcım ve bugünkü ben olmamın ateşiydi. Bugünümün en büyük şükranları her günümün en büyük paylaşımı ve yatırımı gibiydi… Hep kalbimin evindeymiş gibi yaşamayı hayata an be an geçirebilmemin en büyük destekçisi oldukları gibi gelen ve olduğum gibi kabul eden ve seven dostlarım ve ailem oldu.
  • İnsanın her şeyi içinde barındırdığına ve her şey olabileceğine inanıyorum. Neyi seçersek o olabileceğimize. İnanmanın ve bunun için çaba göstermenin her şey olduğuna.Kalıplardan çıkmanın zor olduğu zamanlarda da grup destekleyici güç olarak hazırda bulunan olacak hep, orada hep kendinin bir üst versiyonunu düşleyen ve bunun için çalışan insanlarla

Sanırım en ana başlıklarıyla…En uzaktan bakışta , ben tanımlarının başka köşeleri bunlar da…

Devamı ise zaten vardı parça parça okuduğunuz yazılarda……

Varlığınız varlığıma armağan ….

Geldiğiniz için, baktığınız için, gördüğünüz için, ben paylaşırken oradalığınız için… Teşekkürüm sonsuz…

Sevgimle,

Banu

2012