Parçik Pinçik

*’ Seni seviyorum’ sözü davranışlarla desteklenmediği sürece ‘sev beni, kimse beni sevmiyo, ben bile’ dışavurumundan başka birşey değildir…

* Aşk biri bire paylasmak değil,biri bire ayna tutup sonsuzluğa uzanmaktır.Sonsuzlukta çoğalmak,illizyonun yansımasında yok olmak,hiç olmaktır.

* *Yıkılan hayal yoktur. Gerçekleşmesi için yeteri kadar emek ve çaba sarf edilmeyen hayal vardır. Bu da hayallerin değil sizin yıkılmanıza sebep olur.

* Eğer bir hayaliniz varsa onu korumak, onun peşinden gitmek, onu yaratmak sizin görevinizdir. Yapabileceğinize inananlar olduğundan çok daha fazla yapamayacağınızı söyleyenler olacaktır. Sizi düşürmelerine izin verirseniz bu sizin probleminiz. O yüzden ‘ Hayali Korumak ‘ ve ‘ Hayali Yaratmak ‘ sizin işinizdir. Bir şeyi istiyorsanız gidin ve onu almak için gününüzü yaratın.

* Gece yatmadan aynayla yüz yüze geldiğiniz kendinize gözlerinizin içine bakıp ‘ seni çok seviyorum ve hak etmediğin hiçbir şeyi yanına yaklaştırmayacağım’ demeden uykuya gitmeyin.

* Tüm bir günü hiç şikâyet etmeden geçirmek için kendinize bir söz verseniz sizce bu sözü tutmuş olarak günü bitirebilir misiniz?

* Asıl sorun sorun olarak algıladığımız değildir. Asıl sorun, olanı sorun olarak gören algımız ve bu sorun olarak gördüklerimize verdiğimiz tepkilerdir. Algı değiştiğinde, sorun olarak görünen de ortadan kalkar ya da çözüm daha açık hale gelir. Şikâyet etmek ise kişiyi sorun algısında tutan en büyük çengeldir.

* Çocukların kurallara ihtiyacı vardır. Lütfen onları kuralsız ya da uygulanmayan kurallarla ne yapması gerektiğini bilmez halde bırakmayın.

* Mutlak doğru ya da mutlak yanlış diye bir şey neredeyse yoktur. Bu yargıyı içinde bulunduğumuz algı ve bilinç seviyesi belirler. Bilinç seviyeniz değiştikçe doğru – yanlış algınız da değişebilir. Bu da şu demektir; bir tartışmada herkes haklı olabilir.

* Her hastalandığınızda canım bedeniniz size bir şeyleri yanlış yaptığınızı duyurmaya çalışıyordur;’’ Beni düzgün kullanmıyorsun, benimle ve var oluşunla uyumlu düşünmüyorsun, bir şeyleri yanlış yapıyorsun.’ diye gözünüze sokmaya çalışıyordur hatta.

* Sürekli ‘ Olumlu Düşünün ‘ demek kolaydır. Ama düşünebilse düşünecek insanlar büyük bir olasılıkla.Olumlu düşünebilmek için zihni eğitmek, biraz egzersiz yapmak gerekir.Aynen kas yapmak gibi zihni düzenli bu konuda çalıştırmalıyız.

* Bir şeyi gerçekten çok istiyorsanız onu yaratmak için yüzde yüzünüzle elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. Ancak siz yüzde yüzünüzü ortaya koyduğunuzda evrenin mucizeleriyle karşılaşmaya, yüzleşmeye, onlarla burun buruna gelmeye, onları fark etmeye başlayabilirsiniz.

* İnsanlara sinir olmakla harcayacağınız vakti kendinizi geliştirmek için kullanın. Sinir olduğunuz her kişi size ya unuttuğunuz, ya kullanmadığınız, ya da kabullenmediğiniz bir tarafınızı hatırlatıyordur. Bırakın o insanlara sinir olmakla vakit öldürmeyi ve kendinizle barışın.

* İnanmak için görmem lazım ‘ dedi bir öğrencim. ‘ İnanmadığın şeyi göremezsin’ çıktı ağzımdan.

* Her gün, en az yarım saat, kendinizi şımartır mısınız?

* Aşktan, âşık olmaktan korkan varsa aranızda… Korktuğunuz âşık olmak mı gerçekten, aşk mı? ‘Aşkı yaşadıktan sonra kaybetmek bile hiç âşık olmamaktan iyidir ‘ diye bir cümle okumuştum bir zamanlar bir yerde. Eski acıların yeni mutluluklar doğurmasına izin vermeyecek misiniz gerçekten?

* Başkalarını sevmek için ayırdığınız vaktin bir kısmını lütfen kendinizi sevmek için ayırın. Sonucu hem sevmek hem de sevilmek olarak geri dönecektir, unutmayın ve üşenmeyin bunun için çalışın.

* Duygularınızdan tamamen siz sorumlusunuz. Kimse sizi zaten içinizde kabul etmediğiniz bir şey olduğunuza inandıramaz, kimse size sahip olup da içinizde taşımadığınız bir duyguyu hissettiremez.

* Öncelikler kararların temelini oluşturur. Ve… Karar vermemekte bir karardır.

* Siz kral olmadan krallık size teslim edilmezmiş. Olurda eline düşerse krallık daha kral olmadan olanın zaten o krallık çökermiş.

* Mutluluk için emek gerek, çalışmak gerek. Tüm doğru bildiklerinizi geride bırakırken kendi doğrularımıza gidebilmek için cesaret gerek. Ama… Hepsine değiyor. Mutluluk için harcanan her emeğe, Dökülen her gözyaşına, Uykusuz kalınan her geceye, günlerce sorgulamaya, binlerce terk edişe değiyor. Ama amaçsa mutluluk bu amaç için çalışmak gerekiyor. Siz istasyona gitmeden önünüzden hiçbir tren geçmiyor.

* İnsanın işine giderken yüreğinin çarpması, keyiften dört köşe olması, günün neler getireceğinin merakını içinde taşıması, sabah kalkarken ‘ Yaşasın bugün çalışmaya erken başlıyorum ‘ diyebilmesi dünyanın en büyük zenginliklerinden biri değildir de nedir?

* Söylediğiniz her yalanda beden titreşiminizin düştüğünü ve bunun sizi fiziksel olarak güçsüz kıldığı gerçeğini biliyor musunuz? ( Zihinsel ve duygusal kendini ver gerçeğini kabul etmeme durumunun yarattığı duygusal karmaşadan bahsetmiyorum bile)

* Beden ruhun istemediği şeyleri yaptığında yorulur.

* Sevgi ihtiyacını doyurmaya odaklı ilişkiler tehlikelidir; hep bir borçlu, bir alacaklı durumu vardır. Kendinize olan sevginiz o kadar doygun olmalı ki karşınızdaki insanı o olduğu için sevebilir durumda olmalısınız. İhtiyaçsız. O kadar dolu olmalısınız ki sevgiyle, sadece paylaşmanın zevki için paylaşır olmalısınız. Sonuç: Önce kendinizi hep ve daima, sevilmek istediğiniz gibi sevin.

* Sevgi, Eğlence ve Özgürlük. Yaşıyor muyum diye her sorduğunuzda kendinize bu üçünün hayatınızdaki varlığının ne kadar canlı olduğunu sorgulayın. Ve bu içi için çalışın, yaşayın. Yaşıyorum bu dünyada diyebilmek için ihtiyacınız olan üç temel budur.

* Siz büyüdükçe Canım Güzel Egonuz da büyüyor. Değişmeniz için daha sinsi, daha sinsi, daha ince planlar yaparak çıkıyor karşınıza.

* İstediğiniz daha kaliteli ve daha keyifli bir hayatsa beden asla yok sayılamaz. İyi bakılmalı, olası potansiyelini en yükseğiyle yaşayabilmesi için özenle desteklenmelidir. Bir de… Tabi ki iç güzellik iyidir. Ama dış güzellikte bir o kadar önemlidir. Olası en muhteşem halimizle yaşamaksa amaç lütfen bedene daha fazla ilgi gösterin.

* Unutmayın…Yapabilirim… Yapabilirsiniz… Yapabilirler…

* Hata yapılabilir. Bazen sadece kendimizi değil başkalarını da etkileyecek hatalar da yapılabilir. Hatayı görüp, yanlışı algılayıp, suçluluk duygusuna girmeden, öğrenilmesi gereken kişisel doğruyu öğrenip yola devam etmek gerekir. Ama bu arada, özür dilemeyi unutmamak da başka bir hatayı önleyebilir.

* Anda kim olduğumuzu bilip, olanı korkusuzca yaşadığımızda ancak bizi olduğumuz gibi seven insanları yanımıza çekebiliriz. Yoksa kalabalıklarda yalnızlığa mahkûm ederiz kendimizi. Yoksa biz yoksak bizi gösterdiğimizle sevenlere sahtekârlık ederiz. Yoksa.. Yumuşak karnımızı göstermeyelim diye kurduğumuz duvarların ardına hapsederiz kendimizi.

* Neye inanıyorsanız o gerçeğiniz olacaktır. Ve sizin inandıklarınız sizin gibi düşünen insanlarla paylaştığınız gerçeklerinizdir. Kendi gerçeğinizi bu sebeple mutlak gerçeklik sanmanız pek gerçekçi değildir.

* Sadece yapabileceğinizin en iyisini yapabilirsiniz. O da her an, her saniye yaptığınız hatalara takılmak yerine kendinizi geliştirmeye adarsanız değişir. Lütfen suçluluk duygusu duymayı bırakın. Öğrenip gerekeni öğrenip yola devam edin. Yapabileceklerinizin en iyisini yaparak…

* Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Gelen hediyeleriyle gelmiştir. Sevgiyle geleni onurlandırıp, ona da kendi hediyelerinizi sunup, zamanı geldiğinde yeni karşılaşmalara doğru yol almak gerekir.

* Memnun değilseniz değiştirin. Değiştiremiyorsanız memnun olmayı öğrenin.

* Hayatta en çok karıştırılan iki duygu şehvet ve aşktır. Acıya sebep olan his şehvettir, aşk asla acı vermez. Şehvet karşısındaki insanı meta gibi görür. Ona sahip olmak ister. Şehvette diğer insanı kendi ihtiyaçların için kullanmak vardır. Aşk ise bunun tam tersidir.; karşısındaki insanın varlığına, istek ve tutkularına sonsuz saygı duyar. Bu saygıyla onaylanan hiçbir ilişkide kırgınlık olması mümkün değildir.

* ‘ Utanmak ‘ kişinin özünde olmayan ve sonradan öğrenilmiş bir duygudur. Yaşamın içinde kişinin utanmasını gerektiren herhangi bir şey olması gerçekte imkânsızdır. İçinde yaşanılan toplum ve zamana göre sürekli değişen normlar kişiyi utanmaya; kendini ve gerçekliğini reddetmeye zorlar.

* Küçümsenerek büyütülmüş bir kişi küçümsemeye dair tüm detayları öğrenerek büyür. Gerçekten çok kötü şekilde aşağılanmamış hiç kimse ise ağılamayı bilemez. Çok acı çektirilmemiş hiçbir birey acı vermeyi bilemez. Etrafınızdaki kaba, acı çektiren, aşağılayan, belki kaba kuvvete başvuran insanların gözünün içine bir kez daha bakın. Acı veren kişi olmadan önceki acı çekenle selamlaşın.

* Gerçek yaşayanların seslerinde değil, gözlerindedir. Odaklanın… Şaşıracaksınız.

* Yaşanmışlıkların kalitesini adanmışlıklar belirler.

* Sizin gördüklerinizi göremiyorlar diye insanlara kızmayın. Birçok göz mühürlüdür. O mührü açabilen tek şey ise kalbin sevgisi ve gönlün cesaretidir. Sevin onları ve takılmayın. Yürüyün.

* Kaç aşkı sattınız hayatınızda korkularınız, toplum kuralları, birilerinin size doğru diye öğrettikleri adına? Gözlerinizi kapatınca cennetinizi bulduğunuz kaç sevdayı harcadınız birilerine ters düşmemek için, ya da hak etmediğinizi düşündüğünüz içn belki de. Yaptınız mı, yapıyor musunuz? İçiniz rahat mı?

* Günün sekiz saati işte, sekiz saati uykuda geçiyor. Lütfen sevmediğiniz ve ışıldamadığınız bir işte gününüzü, aşkla ve şefkatle ve tutkuyla sevmediğiniz birisiyle gecenizi geçirmeye şartlamayın kendinizi. Boş verin herkesi, bazen kendinizi bile, kalbiniz neredeyse onun yanında olun gözünüz açıkken de, kapalıyken de. Gerisi belki de boş, belki de yok.

* Sinir olduğunuz insanların takdir edilecek yönlerini bulun. Takdir etmeye başlayın onları. Şaşırtın. Değişime siz bile inanamayacaksınız. İnanın. Eğlenin. Siz de şaşıracaksınız.

* Gerçek sevenler senin her şekilde mutluluğunla, özgürlüğünle mutlu olandır. Kendi yapamadıklarını sen yapacağın için, bazen sürüden uzaklaşacağın korkusuyla, bazen de sadece bilmedikleri bir şeyi yapar olmandan, acı çekmenden korktuklarından seni durdurmaya çalışırlar. Bu da senin gerçekten ne kadar gitmek istediğini sınar. Senin mutluluğunu sadece ‘ Kalp ‘ bilir. En büyük ihanette belki de kişinin kendine, Kalbine ihanetidir.

* Bir şeyin değerini yeryüzündeki miktarı belirler. Sizden bir tane daha olmadığı düşünülürse bu dünyada, siz nasıl değersiz olduğunuzu düşünebilirsiniz ki?

* Kullanılmayan her türü bilgi çöptür. Ne kadar çok bildiğiniz değil, bildiğiniz ve inandığınız kaç şeyi hayatınıza taşıdığınız önemlidir.

* Pozitifler de yaşıyor, negatifler de. Pozitifler de ölüyor, negatifler de. Sadece aradaki yaşam sürecinde birileri gülerek, severek ve mutlu yaşıyor, birileri söylenerek ve somurtarak ve mutsuz.

* Cesur olmak demek korkuyu bilmemek demek değildir. Cesur olanlar korkuyu hissediyor olmalarına rağmen yürümeye devam edenlerdir. Mükâfatlarını da korkularından özgürleşerek alırlar.

* Her sabah kalktığınızda ‘ bugünü en mutlu ve en verimli geçirebilmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım ‘ diye bir hatırlatma yapıyor musunuz kendinize?

* Evrenin mucizelerini mi görmek istiyorsunuz? Onlar ancak siz elinizden gelenin en iyisini yaptığınızda görünür olabilirler. Aklınızda olsun.

* Yapılanı kınarken karşılık olarak yapılanın aynısını ya da benzerini yapar olmak kınadığınız her ne ise ona dönüşme halidir. Dikkat…

* Hiç kimseye hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz. Her zaman tercihler vardır.

* Bir sorunun tek bir cevabı olmayabilir. O sebeple aynı anda herkes haklı olabilir. Birçok konuda tartışmak belki de bu sebeple tamamen gereksiz?

* Yaşanmamış birçok ilişkinin yaşanamama sebebinin insanların duygularını paylaşmaması sebebiyle olduğunu biliyor muydunuz? Size yüzde elli evet, yüzde elli hayır ihtimali vardır, ama bu yüzde yüz sevebileceğinizi ve beraber yaşlanabileceğinizi düşündüğünüz birisinin karşısında belki de alınması gereken bir risktir. Ruh eşleri birbirini sebepsizlikler içinde bulacaklar ve yarattıkları güç değerli. Biraz risk, çokça aşk, olmazsa hep umut, hep Sıradaki.

* Eğer bir şey hayatınızda yoksa bu sadece siz istemediğiniz içindir. Şartları, başkalarını, durumu eleştirip, yargılayıp, suçlamayı bırakmak ilk adımdır. Kendinize dürüstçe hangi korkularınızdan, istediklerinizden uzak durduğunuzu sorduğunuzda, sormaya devam ettiğinizde kendi gerçeğinizi sarmalarsınız önce. Sonra da isteklerinizi tabi ki…

* Neye sahip olduğunuz değil, onların size ne hissettirdiği önemlidir. Aynı şekilde; ne yaşadığınız değil, yaşadıklarınızın size ne hissettirdiği… Yaşam kalitenizi belirleyen tek şey hislerinizdir.

* Güçlü olduğunuz kadar güçsüz, becerikli olduğunuz kadar beceriksiz, güzel olduğunuz kadar çirkin, iyi olduğunuz kadar kötüsünüz. Asıl olan birinden birini reddetmek değil. Asıl olan bütünü barındırdığı zıtlıklarla kabul edip sevmek ve her gün seçim yapmaktır.

* Aynı şeyleri yapmaya devam ederek farklı sonuçlar elde edemezsiniz. Yani… Sonuçları değiştirmek için davranışlarınızı değiştirmelisiniz.

* Gördüklerinizin birçoğu gerçek olan değildir. Neredeyse herkes dünyayı, kişileri ve olanları kendi acıları ve filtrelerinin ardından görebilir. Bu da olanı ve algılananı nerdeyse tamamen farklı kılar.

* Siz kendinizden sıkılıyor ve kendinizle vakit geçirmek istemiyorsanız neden insanlar sizinle vakit geçirmek istesinler ki? Ya da siz kendinizi her halinizle sevemiyorsanız başkalarından bunu nasıl bekleyebilirsiniz ki?

* ‘Kendimi nasıl sevebilirim?’ dedi bugün bir öğrencim. ‘ En sevdiğin insana neler yapıyorsan kendine de onları yapmakla başla ‘ dedim. ‘ Ona sofralar hazırlar gibi kendine sofralar hazırla, bir yanlış yaptığında onu sarmaladığın gibi sarmala kendini yanlış yaptığında, onu mutlu etmeye çalışır gibi mutlu etmeye çalış kendini her saniye.’

* İnsanın farkındalığı bireysel ve eşsiz bir gökdelen gibidir. Kişi hangi katta nefes alacağına, yaşayacağına, daha yükseğe taşınacağına kendisi karar verir. İnsanları ve hayatı nasıl deneyimleyeceğine ise yine kendi seçtiği katı belirler. Yükseldikçe manzara güzelleşir. Ve birilerinin gördüğünü diğerlerinin göremiyor olması onların orada olmadığının göstergesi değildir. Böyle zamanlarda katlar arası seyahatler gerekir.

* Zenginlik bir şeydir, bolluk içinde olmak başka bir şey.

* Önce ‘ Ben’ demek en gerekli. Ama onu diyen ‘ Ben’ bilmeli ki, ‘ Sen ‘ yoksan, ‘ Ben ‘ hiç yoklukta.

* ‘ İnsanlar değişmez’ lafıyla büyütüldüyseniz bir daha düşünün. Ben tersini söylüyorum; ‘ İnsanlar değişir.’ Ama ekliyorum da; bunun için tek ve asıl şartı kişinin bu değişimi kendisinin istemesi ve bunun için çalışıp, çaba göstermesidir.

* Gözlerdeki perdelerdir insanları ayıran. Öfke, kızgınlık ve acı ise bu perdeleri yaratan, korkuyla tavana tutturulan. Temizlenince geçmişin buna dair tüm tozları, sevginin dışında geriye kalan her şey yalan.

* Kim olduğunuza ve olacağınıza hikâyeleriniz değil seçimleriniz karar verir.

* Mutsuz insanları sevin ama onlardan sakının. Mutsuzluklarının acısını er ya da geç etrafındaki insanlardan çıkarmaya çalışacaklardır.

* Ne söylediğiniz tabi ki önemli. Ama nasıl söylediğiniz daha önemlidir.

* Arkadaşlarınızdan sıkıldıysanız ve onları kaybetmek istiyorsanız onlara onlar sizden istemeden bol bol tavsiye verin. Tavsiyenize uymazlarsa da ‘ben sana demiştim’ demeyi unutmayın. Kesin çözüm.

* Bir şeyi yapmanın iki yolu vardır; ya söylenerek ve asla zevk almadan, ya da ‘madem yapıyorum bundan keyif alayım’ diyerek.

* Hayatınızda ulaşmak istediğiniz sonuçlar tabi ki önemli. Ama o sonuca ulaşabilmek için gidilen yoldaki süreç, süreçten alınan keyif, sonuca ve sürece adanmışlığın keyfi ve bu sürede kendini ve sınırlarını yeniden keşfetmenin keyfi asla göz ardı edilmemelidir.

* Hayatınızda ‘ yeni’ yi istiyorsanız önce onu ağırlayacak ve barındıracak yer açmanız gerekebilir.

* Yargılarınız en büyük belirleyicilerinizdir. Her zaman sizi gerçeklerden uzaklaştırıp, kararları sizin yerinize verirler. Ve sevgiden değil yargıdan verilen her karar sizi ve hayatınızı sevgi dolu bir oda yerine yargı dolu bir kutuya sürükler.

* Kişilerin hayatını seçimler belirler ve önemde ilk olan öncelikte de ilk olur. Bunun dışında her şey kişinin bu gerçeği görmemek ya da göstermemek için yarattığı hikâyelerdir.

* Elinden gelenin en iyisini yaptığından emin olan insanlar, olan her ne ise yüzde yüzünü ortaya koyduğunu bilen insanlar sonuçlar karşısında suçluluk duygusu içine düşmezler- düşemezler.

* Hiçbir ilişki içinizde olduğunu sandığınız eksikliği tamamlayamaz. İki eksik sanrısında olan insanların birlikteliğinden tamlık oluşamaz. ‘ Kendi bütünlüğünüzden siz sorumlusunuz ‘ demişti bir gün bir hocam ‘ ve sonra iki bütün insanın birbirinin keyfini sürdüğü aşkı yaşamanız sizin hediyeniz olacaktır.’’ diye de eklemişti. Bütünü geliştirmek ve büyütmek ayrı beraberce, eksiği tamamlamak ayrı belki de…

* ”Huzur” dış ortam yaratımlarından iç hisse dönüşmez… Olsa olsa iç his durumu dış ortam yaratımına sebep olur..

* Fazla parlak olunca ışığın sanırsın korkar insanlar senden, değil, sen korkarsın kendi ışığından, farklı olmaktan; kendine teslim olana kadar savaşırsın ki kendindir karşındaki ve ölüm arzulanandır bazen anlamadıkların ve anlaşılmamışlıklarınla… Işığın ın parlaklığı kadar derindir aslında karanlığının koyusu da… Bilmezler…

* Farklılıklarınıza, doğru bildiklerinize, kalbinizin söylediklerine ve onun gösterdiği yola sahip çıkmak her zaman çok kolay oluyor demiyorum.Ama siz onlara her seye ragmen sahip çıktığınızda ,onlar da size sahip çıkıyor ..diyorum….

* Kalp bilir…Hep bilir…Ama bilmek yetmez; onu dinleyecek-dinlediğini duyacak- duyduğunu yapacak kalp sahibi gerekir….Korkuyla içinden geçilen her algıda hayaletlerle savaşmak bilinendir…Ama sonrasında özgürlük her şeye bedeldir…Kendime not:yangında ve savaşta ilk kurtarılacaklar;Önce kalbim-sonra kalplerim.

* Aşkta hiç tartışma,fikir ayrılığı olmayacak diye bir sey yok.Olacak ki aşk büyütsün,büyümekten başka çare bırakmasın.Olmayacak şey mi ne aşkta?’Ya beni terkederse diye kendinden vazgeçmek,inandığını söylememek,söyleneni dinlememek,dinlediğini önemsememek,rüzgara karşı kim daha uzağa demek belki de.”’ben’lerin bizden yüksek sesle konuşması, ‘biz’in de ‘ben’i-muazzamlıklarını ve eşsizliğini yok etmesi bazen de.

* Bıçak kemiğe dayanmadan durmayı bilmeli insan, eline o ayarı öğretmeli yıllar içinde.Sonra sızısı, iyileşmesi, hisse geçen bandajı kalın olursa sabır gerektiği bilinmeli; el ayari öğrenilirken bir de sabır etüd edilmeli… Kan kaybindan ölen kayıtlara geçerken can kaybindan ölenlerden de öğrenilmeli.

* Geri gelelim zamanda olmasa bile histe..Dogdugumuz anın hissine sahip cıkana kadar temızlenelım içimizde…Kim ne bıraktıysa,neyi sahiplendiysek gereksiz, neyi bizim sandıysak sonradan…Atalım…Temizlenelim…

* Bir şeyler’ değişince değişmiyor hayat….’Sen’ değişince değişiyor herşey..

2012