cappadocia-hot-air-balloon-with-small-group-city-tour-in-g-reme-240609

En Tatlı Yer

Küçükken yemeğimin en sevdiğim parçasını en sona saklardım, sofradan kalktığımda hep onun tadı kalsın ağzımda diye. Annemin yemem gerektiğini söylediklerini en önce yer, sonra yavaş yavaş en son safhaya geçerdim. Keyfini çıkara çıkara, ağzımda döndüre döndüre, çok büyük bir keyifle, o son parçayla bütünleşirdim.

Bazen yemekten hoşlanmadığım şeyler olurdu, o son lokmanın, sona sakladığım parçanın hayali o istemediğim şeyleri yerken işimi kolaylaştırırdı.

Bazen tabağımdaki her şeyi çok severdim, neyi sona saklayacağımı düşünürken, zaman bazen uzar, insanlar yemeyeceğimi zannettiklerinden tabağımı almaya çalışırlardı.

Bir dost sohbetinde birkaç gün önce bunları konuşurken bulduk kendimizi. Çok garip bir şeyin farkına vardım o an; sanki insanların yemekle ilişkisi hayatla, hayata dair aldıkları tutumla birebir gelişir gibi.

Kendi hayatıma bakıyorum;

İnsanların yolun yarısı dedikleri yere gelmişliğimle sanki hoşuma gitmeyecek ama yaşamam gereken bütün olayları en son parçanın keyfini düşünerek hızlıca ama hakkını vererek yaşamışım. Yaşarken hiç söylenmeden, çünkü onlar beslenmem ve bugün ki ben olmam için yaşamam gerekenlerdi ama içinde yaşamaktan hoşlanmadığım şeyler olduğunda en güzelinin beni bunların sonunda bekliyor olduğundan hep emindim. Ve ben o bekleyeni bu kadar hızlı değil, yaşamış olmak için değil, aynı zamanda sınırsız keyfine vararak yaşayacağımdan da emindim. Aynı tabağımdakileri bitirirken bana son lokmamın güç vermesi gibi, her yaşadığım zorlukta güç verdi bana o inanç.

Bu sayın tespitimden sonra insanları sürekli ve düzenli incelemekten kendimi alamıyorum; sağlıksız besinlerle kendini sürekli dolduranlar, önünden yemek kaçıran varmış gibi ne varsa saldıranlar, bir parça salata yiyecek olsa bile bunu özenle hazırlayıp kendine en muhteşem şekilde sunanlar, yanında kimse yoksa öğün atlayanlar, sağlıklı besinler için para harcamaktan çekinmeyenler, hiçbir şeye benzemese ve hiçbir lezzeti olmasa bile kilo almak, geleceği garanti altına almak adına bütün gün lapa yiyenler, yemek yemekten asla keyif almadıklarını söyleyenler, almadıkları için çok yiyenler, almadıkları için hiç yemeyenler…

Peki…

Siz hangisisiniz, kimsiniz bu sofrada? Çıkarabiliyor musunuz yemeğin keyfini bolca? Yemiş olmak için mi yiyorsunuz? Yapmaktan da keyif alır mısınız; insanlara servis etmekten, yerken onların gözlerindeki ışıltıyı görmekten, onlar yedikçe siz de doymuş kadar olur musunuz minik bir lokmayla?

Ya da? Yiyip yiyip doymayanlardan, herkesin yemeğine saldıranlardan mısınız?

Yoksa hep sizin yemeğinizden daha mı güzel yan masadakilerin tabakları?

Her gittiğiniz yemekte hesap hep size mi kalıyor yoksa?

Ya da, her şeyiniz var ama ağzınızın tadı mı kalmadı artık?

Ne kadar ilginç değil mi?

……………………………

Kısa bir dip not düşmek istiyorum;

Hayatınızı değiştirmek her zaman öyle çok kocaman bir adım değil.

Hadi,bırakın hayatınızı değiştirmeyi,unutun ya da onu.Eğer memnun değişseniz sonuçlarından, yeme alışkanlığınızın farkına varın, onu değiştirin önümüzdeki günlerde..Aynı mantık çerçevesinde hayatınızda değişmeli durduğu yerde.-))

Çok güzel,çok tatlı, çok lezzetli bir ömür olsun bizimkisi……

Banu

Kasım 2009