picturesupplier.ashx

Nefes Lazım

Bir durmanız lazım… Kendinize zaman ayırmadan çok fazla devam edemezsiniz.

Çok uzun zamandır benimle çalışmaya gelen, hatta gelemeyen herkeste aynı sorun; ’’Nefes almaya bile vaktim yok, koşturmaktan artık nefessiz kaldım, neye yetişeceğimi şaşırdım, delirmek üzereyim.’’

Burada anlatmamın zor olduğu, ama ilgilenirseniz ve araştırırsanız yüce google da çeşitli deney sonuçlarına ulaşabileceğiniz bir zaman kısalması yaşadığımız bir gerçek. Evet, zaman algısı artık eskisi gibi değil, evet yapmamız gerekenler de eskiye göre sanki çok fazla… Ve evet o yetişememe duygusunu çok iyi biliyorum ama…

Arkadaşlar bir durup kendinize vakit ayırmalısınız. Sadece kendinizle; sadece kendiniz için.

Bencillik ve egoistlik iki farklı kavram. Bize bencilliğin kötü bir şey olduğu söylendi, öyle öğretildi ama sizi temin ederim yanlış bilgi verildi… Egoistlikten bahsediyordu onlar bence, kelimeyi yanlış kullanıp bize bencillik dediler belki de. Ama benliğinizi doyurmazsanız yola çok da fazla devam edemezsiniz, asıl o zaman sevdiğiniz işleri ve sevdiklerinizi yarı yolda bırakırsınız, bir nefeslik zaman ayırmanız lazım kendinize.

Siz mutlu olmadığınızda, keyifli, coşkulu, neşeli olmadığınızda etrafınızdaki herkesi de boğacak, yanlış anlayacak, bir anlamda zehirleyeceksinizdir. Yapmaktan keyif almadan yaptığınız her şey, insanlar tarafından hissedilecek, keyif alarak yaptıklarınız bile lanet ettiklerinize dönüşecek, bitirmeye çalıştığınız işler sürekli gereksiz tersliklerle uzayacak ve siz daha da daralacaksınız.

Bir durun. Bir durun. Bir durun.

24 saatlik zaman diliminde, kendinize sadece kendinizle kalacağınız, kendi sırtınızı sıvazlayacağınız, kendinizi sevip ilgi göstereceğiniz, dünyanın bütün dırdırına kulaklarınızı tıkayıp, isterseniz ve dilerseniz sadece kendi dırdırınızı dinleyeceğiniz bir zaman dilimi yaratmalısınız. O arada eş, dost, akraba, çocuk, patron, işyeri, sevgili… Aradıkları numaraya hiç ulaşamamalı. Sizin size ayırdığınız, muhteşem şımarma saatleriniz olmalı o…

Vakitsizlikte buna imkan mı var dediğinizi duyabiliyorum… Yoksa, yaratın arkadaşlar. Yaratmalısınız. Hayatınızın nasıl dönüşeceğini, nasıl farklı bir insan olacağınızı, daha önce iki saatte bitirdiğiniz işleri nasıl on dakikada bitirdiğinizi, zaman yok dediğiniz zamanınızın nasıl fazlalaştıracağını, etrafınızdaki insanların nasıl mucizeler yaratmaya başladığını görünce nasıl şaşıracağınızı görmek için hiç yoktan yaratmayı denemelisiniz.

Her gün bir saat? Televizyonun başında mayışarak değil, paket paket sigarayla baygın ayrılık şarkıları dinleyerek değil, ‘krizin tam göbeğinde nasıl beş parasız kaldık’ gazetelerini okuyarak değil. Sakin, keyifli, sizi neşelendirecek, eğlendirecek, günün içinde en iyi hissettiğiniz anlar olacağı için heyecanlanacağınız bir saat olmalı o.

Her gün kendinizle sanki bir saatlik randevunuz varmış ve her gün o bir saatte kendinizi tekrar ve ilk kez baştan çıkaracakmışsınız gibi, her gün kendinizi kendinize aşık edecekmişsiniz gibi, her gün o saat yaklaşırken kalbiniz yerinden sanki çıkacakmış gibi. Özenle, ihtimamla, heyecanla her günün bir saatini ayırın kendinize, sonra da bir bakın o ilgilenilen âşık bunun hediyelerini nasıl verecek size…

Sevgiyle…

Banu

Kasım 2009