Son Blog Yazıları / Page 4

Görmek İçin İnanmak Lazım…

Etrafımızda gözümüzün görebildiğimiz şeyleri aslında çıkabildiğimiz titreşim yüksekliğine göre görebildiğimizi biliyor muydunuz?

Nasıl bir apartmanın zemin katında yaşamakla, 18. Katında yaşamak arasında görsel farklılıklar var, titreşim dünyasında da olay aynı bu şekilde işliyor… Eğer baktığınız şeyin titreşim yükü sizde kayıtlı değilse ve atalarınızdan bu kayıt size iletilmediyse, gözünüz bu titreşimi görsel olarak size sunamıyor.

O sebeple bir çok kavga- atışma- tartışma boşa çıkıyor aslında… Biz her birimiz baktığımız aynı yönde aynı şeyleri gördüğümüzü zannediyoruz ama işler öyle yürümüyor, aynı zamanda da birisinin bir şeyi göremiyor olması onun orada olmadığı anlamına gelmiyor.

Devamını Okuyun…

Ah Şu Ruh İkizleri…

Ah Şu Ruh İkizleri

Ruh ikizleri konusu, açık ara farkla ‘yaz yaz yaz yaz’’ çığlıklarını aldı…

Yazıyorum o zaman.-)

Titreşimlerimiz bizimle birlikte büyürken ve değişirken bizimle aynı titreşim ortalamasında var oluşlarının anlarını yaşayanlara ruh eşi demiştik-bunlardan da hem çok vardı hem de titreşiminiz değiştikçe değişiyorlardı.

Ruh İkizi bundan çok farklı… Nasıl mı? Anlatacaklarım biraz kafa karıştırabilir, bi soğuksu, bi soğuk kahve dişi alın yanınıza öyle okuyun isterseniz….

Devamını Okuyun…

Doğumgünü Döngüsü

Doğumgünü Döngüsü

Hayat döngüler üzerine kurulu; mesnevi dansındaki dönüşün temsilindeki gibi, başımız dönmeden, ayaklarımız yerde ve biz hep dengede, ellerimiz alma verme dengesinde açık, başımız yukarda, fiziksel-zihinsel- duygusal bütünlükte yaşayabilmek bu döngülerin içinden geçerken de sanki yaşamın ana fikri…

Çok fazla döngü var hayatın içinde ama en kolay ve en birincil bilmemiz gereken belki de yaşgünü döngümüz.

365 Günü 7’ye bölün, 52 sayısını bulursunuz… İşte 7 li katmanların önemli olduğu döngülerde  doğumgünümüzden önceki 52 gün ve doğumgününüzden sonraki 52 gün özellikle önem taşıyor…

Devamını Okuyun…

Ameliyat Sonrası Enerji Akışını Düzenleyelim mi?

Bedene sürülen her bıçakta, yani her ameliyat sonrası bedendeki enerji akışı düzenlenmelidir.

Bu ne demek? 

Beden büyük dokusunun içinde ve bütünselliğinde kendi akışını en olması gerektiği şekliyle en büyüğünden en küçüğüne kadar var olan çakralarının yardımıyla düzenler. Bu arada ihtiyaçtan olan her ameliyat sürecinde fiziksel yapıya bıçak sürüldüğünde, enerjinin akmasını destekleyen köprülerin yıkılması gibi, doğal enerji akış yolları zarar görür… Ve en uygun haliyle, en olması gereken yerden akması gereken enerji, bıçak değer yerden- kesilen yerden- akamayacağından, kendine yeni yollar bulur…

Ki fiziksel iyileşme görünürde gerçekleşirken, enerji akış yollarını da tekrar bedene hatırlatmak ve doğal akışı gerçekleştirebilmesi için yıkılan köprülerin yerine yenilerini yapmak gibi, iyileşen ameliyat yerlerine enerji akışının normal halini hatırlatmak bedenimize görevlerimizden biridir.

Devamını Okuyun…

Kıskançlık…

Kıskançlığın ne olduğunu soranlar olmuş aranızda…

Daha detaylı anlatmamı istemişsiniz arada anlattıklarımdan…

O zaman  başlayayım ben yavaştan.-)

‘’ Seni bir şişeye koyup cebimde taşımak istiyorum… Böyle arada bir gittiğim masada karşımı koyayım ama sen o şişenin içinden bak, hep cebimde, kalbimin üzerinde ol, aşkla taşıyayım seni bir ömür..’’ demişti bir erkek arkadaşım ona göre ilişkimizin en yakınlaştığı, en ilişki gibi olduğunu düşündüğü zamanda… Ona göre beni en en sevdiği andı bunları söylediği an, bana göre de ilişkinin bittiği an.-))

Bi başka erkek arkadaşım, ‘’kocaman bir bahçe gibi olsun hayatın ama etrafına elektrikli tellerle örttüreyim ben, kimsecikler gelemesin senin yanına’’ demişti… Ben yine bir ”of allahım offf” anımda…

Devamını Okuyun…

Ölümün Ardından…

Gidenin yeri doldurulamaz…

Gidene özlemle belki başa çıkmak öğrenilir, başa çıkmaya alışılır, ama gidenin özlemi varsa devam eder…

Gidenin arkasından duyulan acı, huzursuzluk, boşluk, anlamsızlık, çaresizlik ve tüm bunun gibi duygular, her zaman söylenmemiş sözlerin, yaşanmamış anların yansıması olmayabilir… Bazen de, ve hatta çokça, yeri asla aynı şekilde doldurulamayacak bir varlığın hayatınızdaki yerinin artık bitmesinin, sizin ömürlük hikayenizde o karakterle paylaşacağınız sahnelerin tükenmesinin, o sesin bir daha duymayacağınızın, o yüzü bir daha görmeyeceğinizin, tam onun olan kokuyu bir daha duyamayacağınızın farkındalığı ve bununla ne yapacağını bilememesidir insanın…

Bilemeyiz…

Onun yanında olduğumuz kişi olamayacağımızı fark ettiğimizde artık, onunla birlikte kendimizin de o parçasını gömeriz…

Hiç bir ölümde tek bir ölüm yaşanmaz ki…

O ölür…

Sizin onun yanındaki parçanız ölür…

Devamını Okuyun…

Ruh Eşleri

Ruh eşleri ve ruh ikizleri ile ilgili bir çok soru gelmiş…Elimden geldiğince yine anlatmaya çalışayım ne oluyor o konuda diye….

  • Ruh eşi dediğimiz şey sizinle aynı dalga boyutu ortalamasında titreşen kişidir. Bu sebeple sizin bir değil, dalga boyutunuza göre onlarca, yüzlerce ya da binlerce ruh eşiniz olabilir.
  • Titreşim ortalamanızın aynı olması, sizin aynı olduğunuz anlamına gelmez… Okulda, sene sonunda derslerin ortalaması alındığında oluşan sınıf geçme notunuzun hesaplanması gibi, ortalamanız aynı olsa da ruh eşinizle çok farklı olma ihtimaliniz çok yüksektir.

Devamını Okuyun…

Madde Hafızası mı?

 

Yatak odalarımız nasıl olmalı diye sormuşsunuz…

Çocuklarımızın yatak odalarında dikkat etmemiz gereken şeyler var mı diye eklemişsiniz… 

Elimden geldiğince anlatmaya çalışayım yine:

  • Maddeler çarpışan atomlardan oluşur ve ara boşluklarında enerjisi toplayıp, aynı yaşayan bir canlı gibi, çarpışmalar devam ettikçe o toplanmış enerjisinin titreşimini etrafa yayarlar, yaymaya devam ederler…Hangi oplanmış enerji mi? Kullanan kişinin enerjisi, ya da evin içindeki – kullanım alanının içindeki genel yaşam enerjisini… Doğal olarak cansız olduğunu bildiğimiz maddeler, aslında etrafa kendilerinde enerji yaymaya devam ederler aslında… Ve bu günümüzde normal olarak varsayılan görüşle görülmediğinden çoğu zaman yok sayılır ve yaşamlar ona göre yönetilir…

Devamını Okuyun…

Ölümden Sonra mı?-)

Şu ölüleri nasıl gördüğümü merak ediyormuşsunuz.-))

Anlatayım efendim…

Şimdi ben sanırım 4-5 yaşlarındayım, tam hatırlamıyorum yaş olarak ne olduğunu ama hangi evde oturduğumuzu, hangi koltuklarımızın olduğunu hatırlıyorum, o yüzden sanırım 4-5 yaşındaydım diyorum.. İçerden annemle babamın tartışma sesine uyandım… Hava karanlık, ben muhtemelen gece uykusuna geçmişim ama, o karanlık çok gece olduğu için değil de ben küçük olduğum içindi sanki, yani akşam hava anca kararmış gibi hissim, ya da öyle olsun diliyor hala içimin bir tarafı.-))

Babam diyor, ‘’ Dedesi kızı hiç görmedi ben onu mezarına götüreceğim,’’ annem diyor ‘’ olmaz, deli misin?’’

Şimdi dönüp bakında annem 25-26, babam 29-30 olmalı herhalde… O yaşlar…O yaşları…

Devamını Okuyun…

Dişil Enerji Dengelenmesi…

Dişil enerji nasıl mı dengelenir..?

Dişil enerji yumuşacıktır, esnektir, efil efildir, oyuncudur, eğlencelidir, bereketlidir, yaratıcıdır, besleyicidir, şefkatlidir, sarıcı- sarmalayıcı-koruyucudur…

Eril enerji serttir… Vurdu mu devirir… Ama sert olan her şey gibi kırılmaya daha müsaittir…Kırılmamak için daha da setleştirir kendini, sertleştirdikçe daha da kırılmaya açık olduğunu bilmeden bazen…

Dişil enerji öyle sarar sarmalar ki erilini, var oluşunu onurlandırırken onun, daha da sertleşip kendiyle bağlantısının kopmasını önler… Ve tabi ki bu dengede sarıp sarmalayabilmesi için erilini bir o kadar yumuşacık ve esnek ve şefkatli olmasını gerektiğini bilir…Kendi esnekliğinin ve sarmallığının öncelikle canlı olması gerektiğinin farkındadır…

Ki … Kadın sertleştikçe dengeler değişir… Kadın kapandıkça bereket azalır… kadının korunma kalkanları zırha dönüşünce şefkat havada kokusunu azaltır… yaratım azalır… Kuraklık, sevgisizlik, yalnızlık deri altı hissedilenleri olmaya başlar…

Devamını Okuyun…

« Yeni Yazılar Eski Yazılar »
Visit Us On FacebookVisit Us On Pinterest