Kendi Gerçekliğimizde
Garip zamanlardan geçiyoruz…
Sahte olan herşeyin yavaş yavaş düştüğü, sahte olan herşeye var gücüyle tutunmaya çalışan kişilerin de onlarla birlikte aşağıya doğru çekildiğe en kolay ve en hızlı şahit olduğumuz dönemlerdeyiz…
Dikkat edin etrafınıza; görmek için aranmayın, gördüklerinize bakın;bazı insanlar kızgın, nefret dolu, önüne gelene saldırmaya hazır, sorunları çözmek yerine söylenmeye odaklı, mutsuzluklarına, çaresizliklerine, acılarına, öfkelerine, kızgınlıklarına, yetersizlik duygularına sarınmış, onlara bunu her hatırlatan bireyi öldürmek ister halleri kendilerini yiyip bitiriyor…
Bazıları yapıyor-hiç durmadan yapıyor; daha iyi nasıl olabilirim, daha bollukta nasıl yaşayabilirim, daha çok sevgiyi nasıl hissedebilirim, hayatımı daha verimli nasıl yaşayabilirim, bugün olduğumdan daha iyiye doğru nasıl yol alabilirim, en yüksek potansiyelime nasıl ulaşabilirim, bunun için neler okumalı,neler yapmalı, kimlerle görüşmeliyim, canımı yakan herşeyin altındaki acıyı görüp nasıl şifalandirabilirim, ruhumu-zihnimi ve bedenimi en olumlu nasıl büyütebilirim diyor…Ve bunun için çalışıyor, çaba sarf ediyor, emek veriyor, hayal ediyor, yanlış yapabilmeye kendini açıyor, öğrenme sürecine kendini teslim ediyor,yolda hergün büyüyor,başlangıçta çıkış noktası olmamasına ragmen kendini büyütme aşamasında olup da ona değen her bireye örnek oluyor, onların ona sinir olabilme ihtimalini sevgiyle kabul ediyor, değişmek isteyenlere ise bunun mümkün olduğunu gösteriyor… En önemlisi yaşıyor, tutkuyla yaşıyor, sevgiyle anda oluyor, kendine sevgi ve saygısıyla yoluna devam ediyor… Yaşarken hissettikleri en büyük ödülü olurken , o yetmiyormuş gibi başarının kabından içtiğinde –o neyse onun için- mutluluğun havuzunda keyif çatıyor… Kimin ne düşündüğünden umarsız, kendisiyle bir olmanın doygunluğunun tatmininde serinliyor…
Bu yolda gidenlerin en tutunmaması gerekenlerden biri etrafındaki kişilerin tepkisi; kemikleşmiş acıları ve öfkeleri taşıyan insanlar, hayatını korkuyla yönetmeye alışmış kişiler için bu çıldırtıcı bir duruma dönüşebiliyor çünkü…
Düşünsenize…
Mutsuzluk havuzunda ‘yapılmaz’, ‘imkansız’ , ‘ saçmalık’, diye bir ömür yüzdükleri sahte inanışlarının ‘ yapılabilir’, ‘ inanılabilir’, ‘ yaşanabilir’, ‘ mümkün’ olduğunu ilk gördüklerinde çıldırabiliyorlar….Tüm bunları yapabilien kişilerin onları bunu hatırlatır olması kaybetmiş olduklarını düşündükleri mutsuz geçen zamanların sebebiyle kendilerine duydukları öfkeyi bu insanlara yönlendirebiliyorlar…Ve çaresizce saldırıp, cığlıklar atıp, kendi egosal seslerinin yüksekliğiyle kalp seslerinin ‘ sen de yapabilirsin- biraz daha mutlu olabilirsin- kendi özgürlüğünü ve ışığını geri alabilirsin’ sesini duymamaya çalışıyorlar….
O anda o kişilere laf anlatmak gereksiz;öfke ve egonun sesinin esirinde birisi sakinleşene kadar duyamaz çünkü… Ayrıca ciddi bir zaman ve enerji kaybı… Sadece sevgide kalıp, özü onurlandırıp, sahte kimliklerle çatışmaktan uzak durmak en mantıklısı bu dönemde…
‘’ Ama ona yardım etmek istiyorum’’, ‘’ Ama onun potansiyelini biliyorum, onun da benim gibi mutlu olmasını istiyorum’’ sesleri gelmeye başlamışşa bir yerlerden o zaman bilin ki değişimi engellemeye çalışan bireysel ego konuşmaya, hatta kendini sizde de duyurmaya başlamıştır…
Yardım istemeyen hiç kimseye yardım edilemez…
Merhamet değil, yardım isteyen her bireye de kapı her zaman ve sonuna kadar açıktır aşıkların mevkisinde…
Hep büyümeye odaklı, hep özüne saygılı, hep kendini bilen ve bilmeye niyet etmiş , çaba koymuş sevenlerle dolu olması ümidiyle günümüzün…
Ve sevgiyle tabi ki….
2011
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?