nature-3061436_960_720

Kaf Dagının Ardında…

Yüzyıllar, yüzyıllardır… Kaf dağının ardında bir kız yaşarmış…

Kocaman bir şatoda… Yüzlerce odalı, kocaman bahçelerin içinde rengârenk. Bahçe mis gibi kokarmış her gün, nergislerle sümbüllerin kokusu yayılırmış etrafa. Sonra güller akarmış sanki duvarlardan, hanım ellerinin balı sarhoş edermiş her tadına bakanı ve kocaman ağaçların gölgesinde bulunurmuş rahatların en rahatı…

Bir zamanlar şato dolup taşarmış.Bir zamanlar şatonun misafirleri hiç eksik olmazmış..Ama yüzyılların ötesinde bir zamanmış ki,kızın bir sevdiği vermiş bir odasını ateşe..Hızını alamamış bahçesindeki güllere saldırmış..Bakmış kız öylece..Asıl istediği kızmış,bu onun zenginlik sandığı normalde ,kızı yaşatmamalıymış.

O zaman yemin etmiş kız…’’Bir daha’’ demiş…’’Bir daha asla misafir ağırlanmayacak bu evde, kimseler giremeyecek, huzur bölünmeyecek… Güllerime kimse zarar veremez, canını yakamaz kimse sümbüllerimin, odalarıma hele asla sevgisizliğin gölgesi bile gelemez. Bitmiştir bu iş…’’

Kız hemen şatonun yollarını karıştırıvermiş dağların arasında… Yanlış levhalar takıvermiş yoldaki patikalara. Yolunu bilenlerde unutsun, hikâyeleri duyanlar ziyareti kessin istemiş…

Sabah erkenden uyanırmış bizim kız…Pencereleri gökyüzüne açılan odasında güneşin güne karışmasını seyredermiş önce…Sonra günün doğuşunu dinlermiş sessizce…Günün canlanmasını,gece kapanan çiçeklerinin açmasını..Camdan dolan kokuları içine çekermiş önce,sonra yetmezmiş,elinde lavanta çayı,bahçesine koşarmış ..Her gün başka köşesinden koklarmış sabahı..

Sonra…Sonra odasına dalarmış tekrar..O günün kostümünü seçermiş,insansız yaşayamazmış..Hala çok severmiş kalabalıkları ama bir o kadar da korkarmış..

Öyle bir iş seçmiş ki kendine işi ruhları sevgiyle donatmakmış… Sevgisiyle sarıp onları hayata inandırmakmış…’’İşiniz ne?’’ ‘’İnsanları sevgiye inandırmaya çalışıyorum…’’Hah ha…” O bundan çok keyif alanmış. O her ruhun en safına sarılmaktan pek mutluymuş… Bir tek yara varmış… Lanet gibi… Herkes sadece onun o gün giydiğini görürmüş, ama arkasına bakamaz, ruhuna dokunamazmış…

Akşam o ezberlediği yollardan evinin huzuruna atarmış kendini… İlk işi üstündekilerden sıyrılmakmış… Zaten kimse de yok, yalnız, çırılçıplak etrafta dolanırmış…

O sevdiği partileri özler ,hemen bütün odaların kapılarını açarmış…Hüzün,neşe,endişe,mutluluk,cesaret,korku,sevgi,aşk,çaresizlik,umut,karmaşa,şevkat,umutsuzluk,güven,güç,güvensizlik,gurur,itimat…Hepsi…Hepsi işte..Salona dolarmış.İnanılmaz bir parti başlarmış..Cesaret korkunun koluna girermiş,güven güvensizliğe sarılırmış,inanç karmaşanın elini tutarmış..Ve sonra da çılgın dans başlarmış…

Bir gün kıza bakmışlar… Kız kenarda, partinin uzağındaymış…

‘’Neyin var?’’ demişler hemen…Hepsi etrafına toplanmış..’’Partilerimi özledim’’ demiş kız,’’dostlarımı özledim evimde,odalarımda onları ağırlamayı,evimin onların kahkahalarıyla yankılanmasını…İnsanlarımı özledim evde..Sizi çok seviyorum,siz benimsiniz..Ama onları da çok özledim içte..’’

‘’Tamam’’ demiş hepsi… Bir anda çığlık atmış.’’ O zaman çağıralım herkesi. Hemen verelim bir parti’’

Kız şaşkınlıkla bunlara bakmış…

‘’Unuttunuz galiba ‘’ demiş,’’ Nasıl tarumar oldu burası. Nasıl darman duman edildi odamın duvarları… Ne kadar uğraştık tekrar toplamakla, temizlemekle o odayı, bahçemdeki halkayı… Ne olacak? Yine aynı şey mi? Neşemi gören ben mutsuzluğu görmek istemiyorum diyecek, cesaretimi gören korkularımı görünce beni itecek. Erdemi gören çocukluk odama girmek istemeyecek, bu ne deyip beni küçümseyecek. Gücümü gören, güçsüzlüğümü gördüğünde bana sarılacağına beni itecek… Dayanamam tekrar aynı şeyleri yaşamaya… Hem ben mutluyum aslında, bakmayın şimdi biraz içimin burkulduğuna…’’

‘’Ama’’ demiş Umut,’’Ama o kötü bir deneydi sana… Bir şans daha ver hayata… Hem bu kadar yalnızlık niyedir ki aslında…’’

Kız düşünmüş, taşınmış… O gece hiç uyumamış… Tamam demiş en sonunda… Kendince bir çözüm bulmuş…

Teker teker odalarda sevdiklerini ağırlayacakmış…

İlk zaman biraz zor olmuş yolları tekrar düzenlemek,levhaları tekrar koymak ama evinin yolunu açmış.Bir dostuna güven odasını açmış,bir başkasına mutluluğu…Birisine bir başkasını…Sadece tek odanın kapısı her daim açık kalmış,hiç kapanmamış..Sevgiymiş ilk girilen oda,oradan yavaş yavaş bir diğerine dalınmış..

Ama 800 oda bu… Hala bazıları yalnızmış, dans etmek için misafirlerin gitmesini bekleyecek kadar yalnız…

‘’Aç’’ demişler kıza ‘’bütün odaları…Bak insanlar geliyor,bak insanlar oturuyor,senin açtığın odalara hiç zarar vermiyor…Aç artık,kurtar bizi yalnızlıktan da,hem farz et ki,darman duman oldu bir oda,hep bir olup yine düzeltiriz onu şafağa..’’

Kız çok korkuyormuş…Nedense o günü hiç unutamıyormuş…Olmaz demiş önce,olmaz demiş bir daha,sonra Cesaret girmiş kanına..

‘’Fakat ‘’ demiş kız…’’Önce bunu en güvendiğimiz,en dostumuz,en sevdiğimizde deneyelim…Kalbim kaldırmaz benim..En seven dosta açalım tüm kapıları, sonra ne yapacak bir görelim..Ben de istiyorum tüm odalarım açık olsun,ben de istiyorum bahçemin kokusu her yere dolsun..Ama anlayın biraz da beni,güvenle cesaret girmeli benden içeri..’’

Ve o gün gelmiş… En sevilen dost tüm odaların kapıları açıkken şatoya yatıya davet edilmiş…

Bizim kız bir yandan çok mutluymuş… Bir yandan çok ürkek… Ama 100. odanın önünde geçmiş tüm endişeleri de… Sevilen dost sevenmiş… Sevilen dost her gördüğünü sevgiyle kabul edenmiş…

Kız odaları gezdirirken bazen içi mutluluktan coşuyormuş. Bazen senelerdir girmediği odalara girdiğinde gördüklerine şaşıyormuş… Bazen sevilen dostu unutup yanında tozlanmış gördüğü odaları temizlemeye kalkıyormuş…

Aylar sürmüş şatoyu gezmek… Bahçeleri bitirmek…

Kız çok mutlu…Kız çok huzur…Kız çok keyif…Kız çok güven..

‘’Tüm odalar bitti bugün…Hepsini gezdin…Ruhumun her kösesi şimdi artık bildiğindir…Bilirsin artık ne der korkular,ne ister arzular,nerede var kırgınlıklar,nerde güçlüyüm çokça,ve hangi odada ağlar en minik çılgınca…Her şeyim hiç kostümsüz,hiç maskesiz ortada…Anlattım sana,ben yüzyıllar önce bir kez kırıldım hayatta..Tek bir isteğim var senden,ne olur,sakın,lütfen ,beni bile bile kırma..Bir keresine daha dayanmaz içim kapatırım tüm odaları,bu sefer şatonun tamamıyla..’’

Aradan yıllar yıllar geçmiş… Evin odalarında artık hep birileri gezinmiş… Hep bir nefes olmuş, hep bir kahkaha… Hep bir sohbet yayılmış etrafa, bolca şamata…

Ama bir gün…Ama bir gün..Bir odadan çığlıklar yükselmiş..Kız bir bakmış sevdiği dost krizdeymiş..Etraf darma duman ,bahçede çiçeklerin bir kısmı yerlerdeymiş..

Kız ne yapacağını bilememiş…

Kız ne yapacağını bilememiş…

Kız ne yapacağını hiç bilememiş…

Kapatmış bir odaya kendini önce… Korkudan titremiş… İlk seferinde onu yok etmeye çalışan, ama sadece odalarını kıran sevdiğinin kâbus hayalini görmüş, irkilmiş.

800 odadan girdiği, acının tam içiymiş…

Yok demiş sonra, bu odada fazla kalamam, bu renkler boğar beni çok kalırsam burada, huzur odasına geçmeliyim hızlıca…

Ve kız sessiz sakin, sevdiği dosta hiç dokunmadan, dinlenirken rahatını bozmadan, odadan odaya ilerlemiş…

Bir yanı şatoyu bile terk etmeyi, bir daha geri dönmemeyi, küçük bir kasabada küçük bir evde ölmeyi istemiş, bir yanı kalk ayağa sevilen dost uyurken temizle tek tek her köşeyi demiş… Başka bir taraf kilitle tüm odaları, anahtarları at cebine ve koridorlar kalsın sadece demiş… Bir yanı, bir yanı, tüm odaların açık olduğu anın özgürlüğünü desteklemiş…

Hemen hepsine haber vermiş…Tekrar dans edilen odada birleşilmiş..

‘Ben’’ demiş…’’Bilmiyorum…Yüzyıllık korkularım tekrar çıktı yüzeye..Ne yapalım ne olur söyleyin bana kendi bütünlüğünüzde..’’

Her kafadan bir ses çıkmış önce… Hepsi başka bir günün özleminde…

’’Durun ‘’ demiş sonra kız,’’Tel tek… Tek tek konuşursanız dinleyeceğim sizi… Yoksa bu kaostan kurtulamayacağız. Yoksa bunu başka bir kaos yapacağız… Sakin sakin gelin bana sözlerinizle…’’

Gün olmuş gece olmuş ve gün tekrar ağarmış… Günler günleri konuşmalarla karşılamış…

En son gün kız kararı açıklamış…

Hepsi biraz yorgun, hatta çok yorgun ama bir o kadar da çıkan kararın ışıltısındaymış…

‘’Son kararı açıklıyorum. Herkes dinlesin beni şimdi sakince. Ben hepinizi dinledim. Anladım ne ister içiniz. Şimdi hepimizin en ortak yerindeyim…

Siz benim yuvamsınız, ben de burada yaşayan…

En öncedir ki artık ne evim ne kendim saklanacak. Her sevilen dosta sunulacak bütün anahtarlarız ve olursa ki birinizi kıran, o zaman o biriniz tarafınızdan o tek anahtar alınacak ve bir daha o odada yaşayanın izni olmadan, o anahtar o dosta tekrar yaptırılmayacak. Ben evimde yaşayacağım özgürce, sevdiklerimle, ama her sevdiğimde siz karar vereceksiniz, ne zaman sizi kırarlarsa anahtarın geri verileceğine… Anahtarlar toptan verilecek, gerekirse tek tek alınacak, ama sevgiyle o odanın onu özleyeceği ve dönmesi bekleneceği belirtilecek gözlerdeki tebessümle…

Korku yok artık…Biz birliğin ayakta duranını tattık…Her bozulan yanınızda bir olduk,her yanı tekrar eskisi gibi donattık…Bu şatoda biz yüzyıllardır en güzeli yaşadık..

Kırılmaktan korkup herkesten kaçmak yok artık… Kırmaya çalışanlarla vedalaşmak var sadece, onu da ne zaman yapacağınızı tamamen sizin elinizde…

En yakında bir parti verilecek bunun şerefine…Tüm kapılar ardına kadar açıkken ,tek tek ağırladığınız misafirler çağırılacak yine.Ve sevgiyle sarılanacak her birine…Ben buyum…Siz benim…Şimdi hazırlanın hepiniz partiye..

İsteyen yüzyıllarca kalır evimizde, kimilerinin şato dediğinde… Korkan zaten gider, sarılıp dönmek için zamanını  bekler, o da bizim korkumuz değil artık bu günde…

Hazırlanın hadi… Gülümseyerek… Tekrar dönüyoruz yine eski günlere… Yüzyılların özlemiyle…’’

 

 

Ağustos 2005