Hayatımıza katacağımız minik çalışmaları, rutinimizi değiştirmeye izin verdiğimiz yeni ve belki daha farkındalıklı seçimleri, çok zamanımızı almayacak ama hayatımızda yaşamsal ve duygusal açıdan çok fark yaratabilecek tatlı küçük çalışmaları bir araya toplayayım, bilenlere hatırlatalım, bilmeyenlere gösterelim diye her gün Hayat Dönüştürücü Mini Egzersizlerden birini buraya yazarak, elimden geldiğince hepsini bir araya toplamaya karar verdim.

Yaparken çok da emeğinizi harcatmayacak, fazlaca zamanınızı almayacak, ama yaptıkça hayatınızı değiştirecek egzersizlerden bugün  ne var derseniz:

Kime neyi söylemeden ölmek istemezdiniz? 

Tek tek tek hepsini yazdığınıza emin oluyorsunuz…

Yaşam o kadar lezzetli ve uzun ki…

Bir o kadar da iç burucu ve kısacık…

Anlar kendi içinde birikirken ve biz elimizden gelenin en iyisini yapmak için uğraşırken çoğu zaman hep bir şeyler eksik kalmış hissi dolabiliyor içimize dönüp baktığımızda yaşam dediğimiz günler bütününe;

Çocuk büyümüş oluyor, keşke daha çok sarılsaymışım, keşke daha çok vakit geçirseymişmişim, keşke her gece mışılına giderken elini yanında olsaymışım diyor bir ses,

Yavaş yavaş elde ilk leke, yüzde ilk kırış göründüğünde, kasta ilk ağrı hissedildiğinde daha çok spor yapsaymışım, daha çok satmaya girseymişim, daha sağlıklı besleneymişim zamanındalar doluveriyor kafaya,

Bir sevdiğinin ölüm haberi geliyor bir anda, keşke o telefonu açıp içimde ne varsa ona hiç süzmeden söyleseymişim geçiyor zihinde bir bulut gibi minik…

Her şeyi yapmaya çalışırken sanki hep bir şeyler eksik kalmış hissi doluyor bazen dehliz gibi içe,’olsaydı zamanım, olsaydı vizyonum, olsaydı bilgim, olsaydı hissim, olsaydı gücüm…yapardım’’ demek zor geliyor bazen  geçmişin pişmanlıklarına sarılıp yürürken gelecek dediğimize ama çoktan geçmiş deyip yaşadığımıza tekrar giderken….

Belki de hiç olmuyor bunların hiç biri.-)

Belki de her yaşanan anda doygunuz misler gibi…

Belki… Geriye dönüp baktığımızda sadece koca bir tebessüm içimizde ‘ evet yaaa… Elimden gelenin en iyisini, her gün her an yaptım da geldim ana… Şimdi her anı yine dolu dolu yaşarken keyfini çıkarmaca’ hissi hakim koca bir tebessümle yanakta…

Her neredeyse duygunuz bugün yine de alalım kağıdı kalemi biz elimize…

Baslayalım bir liste yapmaya; Kime- Neyi söylemeden ölmek istemem bu hayatta?

Niyet belli; ölüm anı geldiğinde tertemiz ve kolaylıkla, hafiflikle, varlığımın söze dökülmüşlüğüyle, karşılaşmaların hakkını vermişlikle, ilişkilerime sesimle ruhumu katmışlıkla ayrılmak insan formunun muazzamlığından…

Ama aynı zamanda ve asıl sesimi çıkarmaya başlamak hayatta, hislerimi paylaşmayı öğrenmek, duygularımın ve düşüncelerimin hak ettiği değeri önce kendimin vermesi kendime sese dönüştürerek, sahibine ulaştırmak hissettiklerimi bir de… Ve ölümden önce, çok önce, kafam yastıkla buluştuğunda huzurla süzülmek uykuya hafifçe.

Ne yapıyoruz?

Bir kayıt kalem alıyoruz.

Ve başlıyoruz yazmaya…

Kime ne söylemek istiyorsanız, iyi kötü diye yargılamadan, canınız ne isterse yazıyorsunuz…

Ve yazarken asla nefes almayı unutmuyorsunuz.

Ve bu günün sonrasında, hissiniz ben bunu asla söyleyememe geçerse yine hayatın bir yerinde, yine aynı şeyi yapıyorsunuz, bir kayıt bir kalem… İçinizden geçeni dışınıza akıttığınıza emin oluyorsunuz…

Çok küçücük, çok minnoş, çok az uğraşla çok farklılık yaratacak bir çalışma.. Özellikle boğaz bölgesi ile sorun yaşayanlarınız varsa aranızda…

Sesimizin hep gerçeğimizi taşıdığı ve sözümüzün hep sahibine ulaştığı günlerin bütünü olsun ömrümüz…

Sarıldım…