girl-1208307_960_720

Hala Vakti Gelmedi mi?

‘‘Uçları yaşayarak deneyimlemiş, büyük acıların içinden geçmiş bir kimsenin vasatlık tanımları içinde yaşamına devam edebileceğini sanmıyorum. Sürdürdükleri kendi acılarından öğrendikleriyle ya insanları ve kendini daha fazla acıtmak ucuna gidebilir, ya da o acıyı çekmiş ya da çekebilme ihtimali olan herkesi sevgiyle sarmaladığı, sevgileriyle kalkan oluşturmayı hedeflettiği başka bir uca çekilir’’

Bir dost sohbetinde çok saygı duyduğum bir sevdiğimin ağzından dökülüverdi bunlar…

Dün başka bir sevdiğimle beraberdim. Hayatta gördüğüm en güçlü, gücünü sevgisiyle ve mutlu gözlerle besleyen, hayatta yapamayacağı ve olamayacağı hiçbir şey olmadığına inandığım, bunu kendiyle birlikte girdiği her ortama taşıyan, gördüğüm ilk günden beri hayranlıkla izlediğim biriyle… Son sekiz yıldır hayatı felaketler silsilesinde… Ve artık tükenmek üzere…

Hayat bazılarımız için birçoğuna göre çok acı deneyimler taşıyormuş gibi gözükebiliyor. Taşıyor da… Ama bununla ne yapacağımızı seçme zamanı çok tan geldi acaba aynada yansıyan siluetimize bakınca?

Birileri size bir şeyler yapmış olabilir; taciz etmiş, tecavüz etmiş, günlerce işkence etmiş, evinizi ateşe vermiş, sevdiklerinizi öldürmüş, fiziksel ve maddesel zayıflığınızdan yararlanmış olabilir… İyi ama… Şimdi ne yapacağız?

Birileri size yıllar önce bir şeyler yaptı diye bu muhteşem hikâyenin ve acının arkasına saklanıp, ona sadece o anı ve o günleri değil tüm ömrü mahvetmesi için izin vermeyi mi seçeceksiniz? Yoksa olana karşı öfkenizle barışıp, onu olduğu yerde bırakmayı ve hayatı yeniden, en baştan kurmayı mı? Birisi size bir an içinde hayatın zarar verdi diye bir ömür boyu kendinize zarar vermeyi, yaşanması için ellerinize verilmiş ömrü heba etmeyi mi seçeceksiniz ya da…

Kolay olduğunu söylemiyorum. O acıyla barışıp, tekrar güç toplayıp, insanlara ve hayata tekrar inanmayı seçip, tekrar darbe almayı ve acı çekmeyi göze alarak hayata karışmak, risk almak, tekrar sevmeye ve acımaya izin vermenin kolay olduğunu söylemiyorum. Ama… Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi korkuyla donmayı seçmiş, hareketsiz kalmış, yaşanmayan ama yaşar gibi yapılan bir hayatı yönetmenin de çok kolay olduğunu sanmıyorum, onun da kolay olmadığını biliyorum…

Her kim ne yaptıysa size, eğer kuramadıysanız hayatınızı en iyisi dediğinizle, kalbiniz güm güm atarken onun yaptığı bitmiş, yıllardır onun yaptığının beterini siz kendinize yapıyorsunuz demektir…

Hadi arkadaşlar… Etekteki taşları dökme, yaşanası hayatı en keyifli haline getirmek için çalışma zamanı şimdi…

Yaşayan ölülerden olmadığımız, gücümüzle, sevgimizle ve neşemizle anı yaşadığımız bir hayat olsun bizimkisi…

Temmuz 2010