IMG_8354

Bedenin Önemi

Kişisel gelişim adına yapacağınız hiçbir çalışmada bedeni yok sayamazsınız.

Ben dediğiniz şeyi bütünsel olarak incelersek en kaba şekliyle üç bölümden oluşur; Zihin- Beden- Ruh (duygu ).Ve bunların hepsi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır… Sadece birisi üzerinde çalışıp diğeri yok sayamazsınız.

Zihin sizin yaratım merkezinizdir. Çocukluğunuzdan beri doğru kabul ettiğiniz tüm kalıplarınız gerçekliğinizi oluşturur. Bunların birçoğunun sizin özünüzle alakası yoktur. Aileniz, yaşadığınız çevre, ilişkide olduğunuz insanlar, gittiğiniz okullar, karşılaştığınız eğitmenler, okuduğunuz kitaplar ve gazeteler, seyrettiğiniz her şey bu düşünce kalıplarını yaratmanıza yardımcı olur. Kesinlikle işinize yarayanları alıp, yaramayanlar üzerinde çalışmak gerekir.

Beden bu düşünce kalıplarının içinden geçerken deneyimi yaşayandır. İşinize yarayan kalıplar size kendinizi iyi hissettiren deneyimleri yaratırken, yaramayanlar ‘kötü ‘ diye adlandırdığımız deneyimleri yaratır. Tüm bu deneyimlerin içinden de bedenle geçeriz…

Son olarak da deneyimlerimizden yaşadıklarımız his olarak( İyi –kötü- keyifli- acı, vs ) hissedilir ve ruha kaydedilir.

En kısa anlatımda bu üçlünün görevi bu şekilde işler. Ve bu üçlüde bedeni inkâr etmek imkânsızdır. Bu üçlüde hepsi diğeri kadar değerlidir.

Bu üçlü hakkında saatlerce konuşabilirim ama bugün beden hakkında biraz düşünelim istiyorum.

Olaya bir lamba gibi gözünüzün önüne getirin. Lambanın yanabilmesi için önce nasıl düğmeye basmamız gerekirse sizinde özünüzün yansıması için önce bağlantıda olmanız gerekir- özünüzle, ışığınızla, yaratılış gerçeğinizle, ne derseniz deyin buna.

Sonra ampul yanar. Siz bağlantıdasınızdır artık. Ama sizin ışığınızı yansıtacak olan, sizin etrafınızı saran lambanız ne kadar temizse dışarıya yansıttığınız ışığınızı o belirleyecektir… Lambanız ne kadar sağlam yanarsa yansın, voltu ne kadar yüksek olursa olsun, onu çerçeveleyen lambanın temizliği sizin ne kadar ışıldattığınızı belirleyecektir.

Çok mu karışık anlattım?

Bedeninizi yok sayamazsınız. Anlatmak istediğim tek şey bu aslında.

Yediğiniz her şey, içtikleriniz, bedeninizde biriken toksinler, soluduğunuz hava, uyuduğunuz ortam, etrafınızda bulunan elektronik aletler, spor alışkanlığınız… Ve daha birçok şey bedeninizin yaşamsal kalitesini oluştururken aynı zamanda ruhsal keyif alanına da daha hızlı açılımınızı sağlar…

Bu konu hakkında siz düşüne durun… Bedensel alışkanlıklarınızı gözden geçirin.

Bu konuda neler yapabileceğimizi de ben kısaca özetleyeyim;

Sadece burada neyi unutmamamız gerekiyor? Olası en mümkün şeyleri hayatımıza geçirmeye dikkat etmeliyiz… En olası şeyleri diyorum çünkü birçoğumuz hayat denilenin içinde birebir faal yaşamlar sürmekteyiz. Ütopik hedefler koyup bunu tamamen yok saymak değil amacım. Amacımız olası hedefler belirleyip, bunları mümkün olduğunca hayatın bir parçası haline getirmek.

  • Bedeninize giren ve bedeninizden çıkan her şeyin farkındalığına varılmalı. Bu yediğiniz yemekler, soluğunuz hava, içinde bulunduğunuz ortam, seks hayatınız, içtikleriniz… Her şeyi bir bütün olarak kapsamaktadır.
  • Bize söylendiği ölçüde yemek yemek zorunda olmadığımızı aklınızda bulundurun. Yediğimiz birçok şey asla ihtiyacımız olmayan şeyler.

Bedenin kendi içinde bir şifalandırma özelliği vardır. Hepimiz biliriz; kesilen bir yerimizdeki kesik bir süre sonra kendi kendine kapanır. İşte bu iyileşme sürecini hızlandırmak için bedenin ve tüm organlarının buna imkânlı yaşamaları gerekir. Sindirim ise en çok uğraş gerektiren ve bedeni yoran eylemlerden biridir. Kısaca özetlemek gerekirse; bedeninizin ihtiyacı olmayan besinleri sindirmekle harcadığı enerjiyi kendini yenilemek için harcamasını sağlamanın ilk yolu ihtiyacınız kadar yemektir. İhtiyacı da zihnimizin sınırları belirleyebilir…Bu konuda hem doğru bildiklerimizi gözden geçirmek hem de Size sunulan her yemekte bunu bu farkındalık içinde kabul etmek ya da reddetmek iyi olacaktır.

  • Beden doğal olanı çok daha kolay sindirir. İçinde yaşadığımız şehir hayatında ise yemeklerin bozulmaması, daha şık görünmeleri, vs yüzünden besinler doğallarından gün geçtikçe uzaklaşmaktadırlar. Donald Neale Walsch bir kitabında şöyle bir şey demişti; ‘ Besinlerin raf ömrünü uzatmak insanoğlunun bu gezegende kalış süresini arttırmaktan daha değerli sayılıyor.’

Alışverişe gittiğinizde lütfen olası en doğal yiyeceklere yönelin. Tamamen doğal ürünlerin fiyatının daha yüksek olduğunun, saklama koşullarının daha zor olduğunun, daha zor bulunduğunun farkındayım. O yüzden yapabildiğinizin en iyisini yapın. Mesela; süt mü içiyorsunuz her gün? Dolapta iki ay açık bir şekilde durduğu halde bozulmayan sütler yerine, günlük sütü almayı deneyebilirsiniz. Sadece farkında olun… Seçilerinizi farkındalıkla yapın.

  • Size sunulan her türlü yiyeceği yemeden önce düşünün. Kahvenizin yanında yemeseniz de olacak bir dilim pastayı yemeden önce düşünün. Arkadaş ziyaretlerinde ayıp olmasın diye fazladan önünüze sunulanları seçerken düşünün. Başkalarına ayıp olmasın diye yediğiniz her şeyde kendinize ayıp ettiğinizi unutmayın.
  • İçinde yaşadığımız çok da doğal olamayan ortam bedenin ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri bize gerektiği gibi sunamamaktadır. Serbest radikalleri bedenden atmamız için gerekli olan antioksidanlar ise normal bir diyette olması gerektiği kadarıyla yoktur. Lütfen her gün vitamin, mineral ve antioksidan takviyelerinizi alın.
  • Şeker ihtiyacınızı işlenmiş şeker yerine meyve, kuru kayısı- üzüm gibi doğal besinlerle karşılamaya çalışın.
  • Fazladan alınan işlenmiş yağın bedende işlem süresi çok uzundur. Lütfen diyetinizde kızartma, cips gibi yiyecekleri minimumda tutun.
  • Spor birçok insan tarafından vakitsizlik sebebiyle yok sayılmakta, bir diğer grup içinde bu lükse girmekte. Lütfen buna dikkat edin. Tüm organlarınızın düzenli çalışabilmesi için sporun önemi büyüktür. Günde min 40 dakikanızı bedensel faaliyetlere ayırın. Nasıl başkalaştığınızı görünce siz de her an şükranda kalacaksınız…
  • Bedenden ter atmanız birçok sebeple çok önemlidir. Spor ve sauna mümkünse hayatınızda olması gerekenlerdir. Eğer bir salona gitmeye imkânınız yoksa da ter atmaya özen gösterin.
  • Çok su için. Yanınızda, masanızda, çantanızda, yatakta başucunuzda sürekli su bulundurun ve için. Alışkanlığınız yoksa sadece 3 gün zorlanırsınız. Sonra beden su istemeye başlayacaktır. İçtiğiniz çay, kahve, soda, vs. sayılmamaktadır. Saf su içmeye ve çok içmeye özen gösterin.
  • Düzenli doktor kontrollerinizi yaptırın. Doktora gitmek için hastalanmayı beklemeyin. Beden ihtiyacınız olmayan düşünce kalıplarını size hastalık olarak gösterir. Doktor kontrollerinde hastalık daha başlamadan düşünce kalıbını yakalamak çok kolaydır. Lütfen doktor kontrollerini ihmal etmeyin.
  • Beden temizlendikçe neye ihtiyacı olduğunu size daha kolay söylemeye başlayacaktır. Onu dinleyin.
  • İçki, sigara, uyuşturucu… Bu ve buna benzer her şey bedeninizi zehirlemekten başka bir şey yapmayacaktır. Bu sahte keyif vericilerle alakalı bir bağımlılığınız varsa yardım alın.
  • Alışkanlıkları değiştirmek için egonun yaptığı oyunları biliyorsunuz. Farkında olun. Egonun oyununa gelmeyin. 21 günü aklınızdan çıkarmayın ve ısrarcı olun.
  • Ruhunuzun bütününü hissetmediğiniz kişilerle, hissetmediğiniz anlarda beraber olmayın, seks ilişkisine girmeyin.
  • Mümkün olduğunca açık ve temiz havada vakit geçirmeye çalışın.

Sanırım en kısa, en kolay, en net söyleyebileceklerim en yalın haliyle bunlar….

Bedeninize sahip çıkın… O aynı bir radyo gibi, bu dünyada sizin alıcı ve verici sisteminizin destekleyicisi. Hayata daha fazla açılmanız ve hayattan daha fazla alabilmemiz için ona iyi bakmamız gerekmekte. Ve bu tamamen bizim sorunluluğunuzdadır.

Hepimize olay gelsin…-))

Banu

Ocak 2010