aedcf511a9dec4d0c0d12f2f936373c4

Bunun Aşkla Bir İlgisi Yok

Şimdi ben bir önceki yazıda şöyle bir şey yazmıştım;

‘’Aşk incitmez, kırmaz, üzmez.’’

Nedense hep aynı nidalar yükselir gibi oldu yazının peşinden; ‘ aşk kırar,aşk incitir, aşk paramparça yapar…’’

Ben aşktan çıkıyorum öyleyse, konuyu daha da genelliyorum ve biliyorum her dakika başka bir şey yumurtluyorum, ama diyorum ki;

Arkadaşlar… Kimse sizi incitemez, kıramaz, üzemez ve kızdıramaz.

Sizin zaten kırgın olduğunuz, kırılmış olduğunuz ve bir şekilde kızgın olduğunuz yönleriniz vardır. Tamamen kendinize. Ve karşınızdaki kişinin bir davranışı, bir sözü, kendini ifade ediş şekli, ya da her neyse… Size bu açık yaralarınızı hatırlatır. Ve kişilik yapınıza göre ya kırılır, ya incinir, ya da kızgınlık hissinin içine düşersiniz.

Ne diyorsun Banu yaaa? Nasıl kimse kimseyi sinirlendirmez? Nasıl kimse kimseyi kırmaz? Ne diyorsun?

Zihninizden gelen sesleri hafiften duyabiliyorum, böyle düşünüyor olmanızı anlıyorum da… Ama ‘Ben yapmadım o yaptı’’ şakalarıyla büyüyen çocuklarız biz. Eğer bir suçlu aranacaksa her şeyin suçlusu bir başkasıdır. Ama amaç kendimizi geliştirmek, bir daha aynı sözle ve aynı davranışla aynı hislere girmemeyi öğrenmekse ‘’kurban psikolojisinin ‘’ kimseye bir faydası yok.

Söylediklerimi kabul etmek durumunda değilsiniz; bana katılmak, aynı şekilde düşünmek… Ama madem okumaya başladınız sonunu getirmekten kime ne zarar gelir.??

Diyelim ki on dört sene Amerika’da yaşadınız, İngilizceye artık neredeyse ana diliniz kadar hâkimsiniz ve adamın biri bir toplantıda siz konuşurken size dönüp;’’Tanrım bu ne korkunç bir konuşma… Bilmiyorsanız lütfen konuşmayın, dediğinizden bir kelime anlamıyorum’’ dedi.

Ya da… Muhteşem güzelsiniz, biliyorsunuz. O kadar biliyorsunuz ki güzellik yarışmasına girdiniz ve dereceleriniz var. Ve yolda giderken arabasını sürekli stop ettiren önünüzdeki bayan size dönüp ‘ O maymun suratınla bana bakmayı keser misin? ‘’ diye bağırdı?

Ya da… Dünyanın en iyi aşçılarından birisiniz ve bunu yeni tanıştığınız güzel bayana söylemediniz. İlk evinize geleceği gün yemekleri hazırladınız ve her yediği yemeğe bir bahane buluyor, bir türlü beğenmiyor.

Doğru söyleyin bana, tüm bu durumlarda, yani kendinize güveninizin tam olduğu durumlarda, karşınızdaki insan sizi delirtebilir mi? Herhalde bir sorunu var dersiniz, mümkünse çok muhatap olmazsınız ama asla üstünüze de alınıp, incinip, kırılıp, kızmazsınız.

Kızgınlık yükse sesle konuşan kırılmışlıktır. Altında çok ciddi acı, daha derininde de korku vardır. Tüm bunu yaratan da bir gün size söylenen bir yalana inanmanız, eksik bir yanınız olduğunu kabul etmenizle alakalıdır. Ruh bilir eksikliğin sanal olduğunu. Eksik olmadığını hatırlatmak ister size bulduğu her şartta ve koşulda. Bunu da hislerinizle yapar size, başka insanların yardımıyla da tabi ki.

Sadece bir düşünmeniz, ya da bir denemeniz için söylüyorum… Hani isterseniz diye…

Bir bakın, ya da düşünün bakalım her kızgınlık, kırgınlık, ya da incinmişlik hissettiğinizde… Olan olay ve karşınızdaki insanı bırakın bir süreliğine… Siz ne hissediyorsunuz ona bakın. Bu olay, bu söz, bu davranış size ne hissettiriyor, hangi korku havaya kalkıyor, en derine indiğinizde sizin ruhunuzun kabul etmediği ve göstermeye çalıştığı o sanal eksikliğiniz nerede?

Bana çirkinmişim gibi hissettiriyor,
Bana değersiz olduğumu hissettiriyor,
Bana iyi bir anne olmadığımı hissettiriyor,
Bana yeteri kadar iyi olmadığımı hissettiriyor…
Her ne ise o…Yüzleşin sanalınızla. Ve bırakın başkalarıyla uğraşmayı… Yaralarınızı yalayıp iyileştirme zamanı bu nasıl olsa…

Ben bu yazıyı yazarken çok güzel bir yağmur yağıyor dışarıda…Her neye niyetinizi koyuyorsanız aynı yoğunlukta hayatınıza yağsın… Bu da bu andan dileğim olsun okuduğunuz ana…Ömrünüze yayılan…

Sevgimle,

Banu

Kasım 2009