"Genel" kategorisindeki yazıları / Page 2

Yeniye…..

light-g424447817_1920

Hayatta yeni bir gün bugün. Döngüleri tamamlıyoruz beraber. Geçmiş günlere baktığımızda pek ayrı görsek de kendimizi aslında yaptıklarımız ve hissettiklerimiz pek benzer; İstedik, elde ettik edemedik, küstük, barıştık, yalnızdık, beraberdik, ağladık, katıldık gülmekten, âşık olduk, sevdik, seviştik, ayrıldık, buluştuk, baktık, gördük, büyüdük, yardım ettik, yardım aldık, çoğaldık, yalnızlaştık… Yaşadık…

Ve eğer hala gözleriniz takip ediyorsa yazdıklarımı ve ben şu olduğum anda yazabiliyorsam bunları şu anda hala yaşıyoruz demektir.

Hala yaşıyorsak daha şansımız var demektir; istediklerimizi cebimizde tutmaya, istemediklerimizi atmaya, yerine istediklerimizi koymaya daha şansımız var.

Devamını Okuyun…

Hayat Amacı

‘’Hayatımın amacını nasıl bulabilirim?’’ sorusu belki de seminerlerde – çalışmalarda en çok duyduğum sorulardan biri…

Cevabı mı? Elimden geldiğince anlatmaya çalışayım…

  • Hayat öyle bir şey ki, insan bedenine girdiğimizde o bedenin içindeki bütün kodlarla sarmalanmış hale geliyoruz beden üzerinden… O bedende hücre hafızası üzerinden bize aktarılmış tüm bilgilerle muhattap hale geliyoruz yani…Ve içeri giren ruh- ilahi ışık- yüksek benliğiniz- erkarne olan yapınız – artık ne derseniz diyin, kendi ışığını beden üzerinden dışarı yaymakla yükümlü. Yani diyelim ki suyu mavi bir vazoya doldurdunuz ve siz de vazonun içine girdiniz, sadece siz dışarıyı mavi görmezsiniz aynı zamanda dışarısı da sizi mavi görür… Onun gibi bir şey; girdiğiniz insan bedeninin içindeki kodlar sizin dünyayı, dünyanın da sizi algılama şeklini belirleyecektir.

Devamını Okuyun…

Nasıl Olacak O İş?

Hayatımıza yeni bir şeyler almak, hayatımızda yeni bir şeyler yaratmak, daha önce hiç yapmadığımız bir şeyi yapmak için harekete geçmek ne kadar heyecanlı ise, o her ne ise onu hayatımızada görünür yapana kadar o heyecanı nasıl sabit tutabiliriz diye sormuş bir öğrencim.-))

İdeali tabi ki o heyecanı sürekli hatırlamak, mümkünse sabit tutmak, ve hatta arttırmak… Ama çoğu zaman öyle olmuyor işte, olmaz da… Neden mi??

Çocuk yapmaya karar verdiniz diyelim…

Seviş canım seviş zamanları ile, doğum odasında doktorunuz neşterle yanınıza doğru gelirken aynı şeyleri hissedebilir misiniz? 

Hissedemezsiniz… ve bu çok normaldir…

O anki korku normaldir, endişe, çığlık atma isteği, hatta atarlığı, hepsi… Normaldir ve doygun dolu yaşanmalıdır…

Devamını Okuyun…

Güven…

Güven konusunu anlatmaya başladığımda biraz ortalık karışıyor ama madem sormuşsunuz ben de anlatacağım yine…

‘’ Ona çok güvenmiştim…hayallerim yerle bir oldu…’’

‘’ Bu hareketimle güvenimi yerle bir etti, bir daha nasıl toparlarım bilmiyorum…’’

‘’ O bile bana bunu yaptıysa bir daha birisine nasıl güvenebilirim hiç fikrim yok… ‘’

diye diye başlayan çok cümle duymuşsunuz, hatta söylemişsinizdir…

Şimdi durum şöyle….

Dışarıda bir şeye güvenmekten bahsettiğimiz her an aslında güvenmeyi seçtiğimiz şeyin ne olduğuna dikkat ediyor olmalıyız…

  • Bir insanın duruşu ise güvendiklerimiz… Değişebilir… 
  • Bir insanın inandıkları ise güvendiğimiz… Değişebilir…
  • Bir insanın yaşam şekli ise güvendiklerimiz… Değişebilir…
  • Maddi durumu ise güvendiğimiz… Değişebilir…
  • Hisleri ise güvendiğimiz… Değişebilir…

Devamını Okuyun…

Görmek İçin İnanmak Lazım…

Etrafımızda gözümüzün görebildiğimiz şeyleri aslında çıkabildiğimiz titreşim yüksekliğine göre görebildiğimizi biliyor muydunuz?

Nasıl bir apartmanın zemin katında yaşamakla, 18. Katında yaşamak arasında görsel farklılıklar var, titreşim dünyasında da olay aynı bu şekilde işliyor… Eğer baktığınız şeyin titreşim yükü sizde kayıtlı değilse ve atalarınızdan bu kayıt size iletilmediyse, gözünüz bu titreşimi görsel olarak size sunamıyor.

O sebeple bir çok kavga- atışma- tartışma boşa çıkıyor aslında… Biz her birimiz baktığımız aynı yönde aynı şeyleri gördüğümüzü zannediyoruz ama işler öyle yürümüyor, aynı zamanda da birisinin bir şeyi göremiyor olması onun orada olmadığı anlamına gelmiyor.

Devamını Okuyun…

Ah Şu Ruh İkizleri…

Ah Şu Ruh İkizleri

Ruh ikizleri konusu, açık ara farkla ‘yaz yaz yaz yaz’’ çığlıklarını aldı…

Yazıyorum o zaman.-)

Titreşimlerimiz bizimle birlikte büyürken ve değişirken bizimle aynı titreşim ortalamasında var oluşlarının anlarını yaşayanlara ruh eşi demiştik-bunlardan da hem çok vardı hem de titreşiminiz değiştikçe değişiyorlardı.

Ruh İkizi bundan çok farklı… Nasıl mı? Anlatacaklarım biraz kafa karıştırabilir, bi soğuksu, bi soğuk kahve dişi alın yanınıza öyle okuyun isterseniz….

Devamını Okuyun…

Doğumgünü Döngüsü

Doğumgünü Döngüsü

Hayat döngüler üzerine kurulu; mesnevi dansındaki dönüşün temsilindeki gibi, başımız dönmeden, ayaklarımız yerde ve biz hep dengede, ellerimiz alma verme dengesinde açık, başımız yukarda, fiziksel-zihinsel- duygusal bütünlükte yaşayabilmek bu döngülerin içinden geçerken de sanki yaşamın ana fikri…

Çok fazla döngü var hayatın içinde ama en kolay ve en birincil bilmemiz gereken belki de yaşgünü döngümüz.

365 Günü 7’ye bölün, 52 sayısını bulursunuz… İşte 7 li katmanların önemli olduğu döngülerde  doğumgünümüzden önceki 52 gün ve doğumgününüzden sonraki 52 gün özellikle önem taşıyor…

Devamını Okuyun…

Ameliyat Sonrası Enerji Akışını Düzenleyelim mi?

Bedene sürülen her bıçakta, yani her ameliyat sonrası bedendeki enerji akışı düzenlenmelidir.

Bu ne demek? 

Beden büyük dokusunun içinde ve bütünselliğinde kendi akışını en olması gerektiği şekliyle en büyüğünden en küçüğüne kadar var olan çakralarının yardımıyla düzenler. Bu arada ihtiyaçtan olan her ameliyat sürecinde fiziksel yapıya bıçak sürüldüğünde, enerjinin akmasını destekleyen köprülerin yıkılması gibi, doğal enerji akış yolları zarar görür… Ve en uygun haliyle, en olması gereken yerden akması gereken enerji, bıçak değer yerden- kesilen yerden- akamayacağından, kendine yeni yollar bulur…

Ki fiziksel iyileşme görünürde gerçekleşirken, enerji akış yollarını da tekrar bedene hatırlatmak ve doğal akışı gerçekleştirebilmesi için yıkılan köprülerin yerine yenilerini yapmak gibi, iyileşen ameliyat yerlerine enerji akışının normal halini hatırlatmak bedenimize görevlerimizden biridir.

Devamını Okuyun…

Kıskançlık…

Kıskançlığın ne olduğunu soranlar olmuş aranızda…

Daha detaylı anlatmamı istemişsiniz arada anlattıklarımdan…

O zaman  başlayayım ben yavaştan.-)

‘’ Seni bir şişeye koyup cebimde taşımak istiyorum… Böyle arada bir gittiğim masada karşımı koyayım ama sen o şişenin içinden bak, hep cebimde, kalbimin üzerinde ol, aşkla taşıyayım seni bir ömür..’’ demişti bir erkek arkadaşım ona göre ilişkimizin en yakınlaştığı, en ilişki gibi olduğunu düşündüğü zamanda… Ona göre beni en en sevdiği andı bunları söylediği an, bana göre de ilişkinin bittiği an.-))

Bi başka erkek arkadaşım, ‘’kocaman bir bahçe gibi olsun hayatın ama etrafına elektrikli tellerle örttüreyim ben, kimsecikler gelemesin senin yanına’’ demişti… Ben yine bir ”of allahım offf” anımda…

Devamını Okuyun…

Ölümün Ardından…

Gidenin yeri doldurulamaz…

Gidene özlemle belki başa çıkmak öğrenilir, başa çıkmaya alışılır, ama gidenin özlemi varsa devam eder…

Gidenin arkasından duyulan acı, huzursuzluk, boşluk, anlamsızlık, çaresizlik ve tüm bunun gibi duygular, her zaman söylenmemiş sözlerin, yaşanmamış anların yansıması olmayabilir… Bazen de, ve hatta çokça, yeri asla aynı şekilde doldurulamayacak bir varlığın hayatınızdaki yerinin artık bitmesinin, sizin ömürlük hikayenizde o karakterle paylaşacağınız sahnelerin tükenmesinin, o sesin bir daha duymayacağınızın, o yüzü bir daha görmeyeceğinizin, tam onun olan kokuyu bir daha duyamayacağınızın farkındalığı ve bununla ne yapacağını bilememesidir insanın…

Bilemeyiz…

Onun yanında olduğumuz kişi olamayacağımızı fark ettiğimizde artık, onunla birlikte kendimizin de o parçasını gömeriz…

Hiç bir ölümde tek bir ölüm yaşanmaz ki…

O ölür…

Sizin onun yanındaki parçanız ölür…

Devamını Okuyun…

« Yeni Yazılar Eski Yazılar »
Visit Us On FacebookVisit Us On Pinterest