Bizim evimizde dans etmek biraz hafiflik, biraz sululuk, biraz teşhir, biraz kadınlığın fiziksel zenginliğini ve güzelliğini ön plana çıkarmak gibiydi sanki ben büyürken, ya da ben öyle algılamıştım ailenin duruşunu. Ama öyle müziği açalım da hadi bi kıvırtalım, sallaya sallaya bir rahatlayalım diyen bi annenin kızı olarak büyümedim. E benim de çok niyetim ve hevesim ve hatta halim de yokmuş sanırım ki boş zamanlarım bol bol kitapların arasına saklanmak, her gün bir kitap bitirecek kadar kendimi onların içinde saklamakla geçmişti…

Taaaa ki…

Taaa ki o size anlattığım artık kendimle barışayım, ve yaşayacaksam kendim gibi yaşayayım zamanıma kadar.

30 yaşına kadar hiç elimi bile kaldırmadım, belimi hiç kıvırmadım, iki göbecik artmadım diyebilirim yani kolaylıkla.

Bir gün Bebek’te bir şeyler içmişiz, eve dönmeden başka bir mekanda başka bir şey daha içelim diye kısa bir yürüyüşteyiz, bilen bilir Bebek’te ona buna fal bakan yabancı bir adam vardı. Onunla karşılaştık…Ne tanışmışlığımız ve çalışmışlığımız var ama kafası da birazcık iyi miydi bilemedim, ellerime yapıştı yolda yürürken o gece birden, arkadaşlarım tetikte… Hayatımda bolca olan o garip anlardan biri daha geliyordu yani anlayacağınız..-) ‘’ Dansın tanrıçası müziksiz yaşamayı seçerse dünya durur, dünya yanar… Dansını tekrar hatırlaman lazım’’ diye bağırmaya başlamasıyla, arkadaşlarımın onu  paket yapıp uzaklaştırması arasında iki dakika falan var sanırım.-)

Söylediklerine o gün güldük ama benim aklımın bir yanında o deli bakan gözleri ve çığlık sesi hep kaldı…

Bir kaç yıl sonra bir çalışmada hiç yapmadığım bir şeye adanıp o alanımı geliştirmeye karar vermem gerektiğinde hiç düşünmeden dans etmeye bedenimi açmayı seçtim..

İlk tangoyla başladım… Olmadı…

Latin danslarına yürüdüm ki ilk hocam ‘’ kütükleri dans ettirmeyi daha öğretemiyorum, pardon ‘’ dedi..

İkinci hocam yılmadı, ben de yılmadım.. Haftada 2 grup dersi, 1 özel ders, bir de dans gecesi 2-3 yıl geçirdim…

Dansla çalışırken çok şey öğrendim, özellikle eşli çalışmalarda kadın erkek ilişkisine dair…

Ama… Asıl gözlerimin açılması 3 haftalık bir workshop a katılmamla oldu; üç hafta her gün sabah 8 akşam 9 molalar hariç 12 saat göbek dansı yaptığımız bir çalışmaydı..Bedenimin içine takılı kalmış enerji blokajlarını hep derin meditasyonlarda ve – veya nefesle ve hep başkasının gözleminde ve desteğinde yapmaya alışan ben için, bedene bağlanıp bedenin erdemine izin verip, hareketleri yönetmesini takip edip blokajlara ulaşmasını ve temizlemesini öğrenmek, deneyimlemek, becermek benim için başka bir kapıyı, başka bir neşeyi, başka bir özgürlüğü açtı…

Akabinden hemen zaten Ruhunuzla Dans’ı yaratmaya ve geliştirmeye başladım…

Ruhunuzla Dans’ın mucizesi nedir, neler oluyor, nasıl oluyor diye sormuşsunuz ya… Elimden geldiğince anlatayım o zaman:

  • Beden ve bilgeliği çok baştan çıkarıcı.. var oluşumuzun en başından beri ata kodlarıyla beraber tüm bilgiyi su hafızasında tutabiliyor beden.
  • En kıymetli hazineler en derinlere saklanırmış derler, bir şey ne kadar özel ve değerliyse bazen üzeri onu kullanmayı öğrenene kadar o kadar acı- kızgınlık- becerememe hissi vs vs gibi negatif his yüküyle dolabiliyor. İşte o negatif his yükleri de bedende birikiyor.Ve doğalında büyük dokuda kendi şiddetinde akması gereken öz enerjimiz bu blokajların olduğu yerlere ulaşamıyor- negatif duygu kauçuk gibi düşünün- enerjin akışının yönünü ve şiddetini değiştiriyor.. altında hep hazineler, hep güzellikler, hep travma öncesi saflıklar ,süperlikler, bilgiler.
  • Kişi kendine, bedenine, beden bilgeliğine bağlanmaya başladığında öncelikle bedeninde nerde ne olduğunu hissetmeye başlıyor… Sonrasında o bebeklerin müziği duyduğu zaman ki saf sallanmalarını hatırlamalarını istiyoruz en öncelikle; müziği duy, ritmi yakala, müziğin bedenine ulaşmasına izin veri bedenine girip- bedenini hareket ettirip- çıkmasına izin ver…Bunlar hep pratik… her pratik kişiyi hep daha fazlasına götüren…
  • El bilekleri mesela hayattan alınan zevkin istenildiği kadar alınamamadığı zamanların yükünü taşırken, kalçalar yaratım gücünün bastırılmasının yükünü taşıyor. Omuzlar hayatın gereksiz yüklerini taşımanın acısını tutarken, gerdan kırmalarda söylenmemiş sözlerin tutulmaları dökülüyor.. gibi gibi..
  • Demeye çalıştığım bedenin çakra merkezlerine uygun müzikle hareketlendirilmesinde, kişi yargısızca içinden geldiği gibi hareket etmeye kendini açtığında akış tüm ağda aktive oluyor ve hızlanıyor ve blokaj olan yerleri şiddetli suyla yıkar gibi kendiliğinden yıkıyor ve travma üzeri tutulan enerji temizlenirken hem akış düzenlenip şifalanma sağlanıyor- hem duygusal, hem fiziksel, hem zihinsel- hem de kişi süreci kendisi yönettiğinden gidebildiği kadar derine ve hazır olduğu travmanın temizliğine gidiyor.
  • Nefes – hareket- zihinden verilen izin- andalık- bilinç- kendindelikle yapılan serbest bırakmalar- enerji temizlikleri de kişinin kendine güvenini, gücünü en çok besleyenlerden oluyor..
  • Çok anlatılmaz yaşanır bir süreçler bütünü Ruhunuzla Dans.. Benim en sevdiğim çalışmalarımdan… Kendimin yapmayı hiç bırakmadığı bir de…

Umarım bir gün beraber de olur…Ve umarım anlatabilmişimdir merak edenlere elimden geldiğince ve yeterince….

Sevgimle,

Banu

 

4 Temmuz 2021