Neden eğitmenlik yapmaya başladığımı sormuşsunuz bazılarınız…

Anlatayım…

Siz sorun ben anlatayım yani, her gün konu bulmak o kadar kolay değil, madem taahhüt ettim her gün yazmaya bu 21 günde desteğinizi esirgemeyin efendim, ne isterseniz söyleyin onu yazayım.-)

Nasıl başladımın hikayesine geri dönersek eğer, benim hikayem

‘’ben gelişim- değişim- dönüşüm koçu- eğitmeni- tanrıçası- divası- enerci dünyalarının seksi şempanzesi falan olayım” diye başlamadı…Hay Allaaam yaa, daha neler neler dediler de söylemeyeceğim devamını.-)

Dün anlattığım sedef hastalığına dair hikaye, hikayemin minik bir parçası takdir edersiniz ki;

  • Doğduğumdan beri- kendimi bildim bileli- insanların etrafında ışık hüzmeleriyle onları gördüm, herkesin öyle gördüğünü sandım, görmediğini anlayınca şaşırdım, benim gördüğümü öğrendiklerinde korkmalarına korktum,

  • Bunun devamı gibi, kendimi bildim bileli yine insanların düşündüklerini müzik gibi, ses gibi kafamda hep duydum, notalara bakıp müziği zihninde duyan insan gibi, insanın titreşimine bakıp düşündüklerini görebiliyordum,
  • Ölmüş insanları görüp onlarla irtibat kurabiliyordum,
  • Başka dünyalardan olduğunu bildiğim eğitmenlerim kendimi bildim bileli hep vardi; ekranlar açılıyordu önümde, bazen oradan yanıma geliyorlar, bazen o ekrandan anlatıyorlardı anlatacaklarını,
  • Uykumda 6 yaşıma kadar yatağımın başını bekleyen, ve öyle olması gerektiğini düşündüğüm kişiler vardı- annemle babamın adamlardan haberi olmadığını anladığım anı anlatmıyorum.-),
  • Her uyuduğumda başka dünyalara gider, başka zaman dilimlerinde dolanıp sonra bu dünyaya uyanırdım ve bu benim için normaldi,
  • Herkesin telepati ile irtibat kurduğunu sanarak büyüdüm, hatta ilk çalıştığım travmam annemi saatlerce çağırdığım halde bana bakmaması, yüzünü bile dönmemesi ki, telepatik olarak onu çağırdığımı anlamam bir eğitimde travmanın tam 25 yıl sonrası.-),
  • Maddelerin tuttukları enerjilerinden yaşanmışlıklarını film izler gibi izleyebiliyorum,
  • Başka gerçekliklerde başka bir adım vardı, oradaki adıma daha alışıktım, buradaki adıma alışmam zaman aldı,
  • maddelere bakıp onları çalıştırabiliyor, kapatabiliyorum ki bu insanları biraz korkuyordu,

Ve dahası var eksiği yok çocukluğumda herkesin öyle olmadığını anlamam, kendimle ne yapacağımı bilememem, deli denen insanların böyle şeyler yüzünden tımarhaneye kapatıldıklarını zaman içinde öğrenmem, acaba deli miyim diye kendime sarmam ve kendimi daha iyi tanımaya çalışmam, her kendime döndüğümde daha da başka yönlerimin aslında normal olarak anılmayanlar arasında olduğunu öğrenmem, garip olduğuma ve kimseye kim olduğumu göstermeden bir hayat yaşamam gerektiğine karar vermem, bu kararın bir yerinde kendimi duygusal olarak gömmeye çalışırken fiziksel de gömme noktasına getirebilecek kadar kendime fiziksel zararlar verecek yaşantılar yaratmam derken… küçücük yaşımda anlayacağınız bir dünya travma demek…

Bu işin ruhanı ve astral ve x-men sel kısmı…

Bir de fiziksel dünya var tabi…

Ailede bağımlı bir baba, bağımlı babayla aileyi birde tutmaya çalışan anne, okulda kanser kızı yüzünden olmadığı zamanlarda beni her şeyden sorumlu tutun canım öğretmenimle, evde herseye başa çıkamadığında bana sorumluluk veren canım annemle gelen erken sorumluluklar ve yanlış yapma ve zarar verme korkusu, sonra hastalıklar ve yanlış bir ilişki derken – niye göre yanlış tartışılır-25 yaşında travma örgümü tavan yaptırmıştım sanırım.

Üç aylık oğlumla boşanma, İngilizce Öğretmeni olarak çalışmaya başlama, yeni evime oğlumla taşınıp yeni bir hayat kurma, ölüm-kalım da kalmayı seçme o zaman önümde yepyeni bir kapı açtı… Madem kalıyorum, ben gibi kalayım dedim o zaman, madem yaşayacağım, ben gibi yaşayayım, benden korkan benim gibi olsun, buraya kadar neleri gömdüysek bi çıkaralım- oynayalım dediğim zaman işte o zaman…

Doğru eğitmenleri bulmam biraz zaman olsa da… 26 yaşında bütün travmaları, kimse görmesinleri, kimse anlamasınları, farklıyımları, kızgınımları, korkuyorumları, anlaşılmıyorum-duyulmuyorumları, inançsızlıklarımı, çaresizliklerimi, tükenmişliklerimi, kafa karışıklıklarımı, hak etmiyorumlarımı ve yüzbin milyon daha fazlasını çalışmaya başladım…Onlarca hocayla, yüzlerce gün, binlerce vakada…Bazen sessiz, bazen gözlemde, bazen gözyaşlarıyla, bazen kahkahalarla, bazen sopalarla, bazen gözüm açık, bazen kapalı, bazen suyun üzerinde, bazen toprağın altında, bazen ateşin içinde, bazen böceklerin arasında ve her birinde aşkla, kendime dair- insana dair koyup da unuttuklarımın heyecanıyla hiç durmadan çalıştım… Hala çalışıyorum.. Hala aşığım…

Eğitmenliğe geri dönersek…

Eğitmenim artık gün sormaya başlamıştı, çalışmam gerektiğini söylüyordu, bir yerden başlamam gerektiğinin zamanı geldiğini hatırlatıp duruyordu ki ben duymazdan geliyordum….

Hayatımın ve sağlığımın ve açıklığımın farklılaştığını gören kişiler onlara destek olmam gerektiğini söylüyorlardı ki, çok ciddiye almıyordum….

Evime gelip, kapıda bekleyip, benimle çalışmak istediğini söyleyen insanlar belirmeye başlamıştı ki, çok umursamıyordum…

Taaaa ki her zaman minnetle ve çok sevgiyle anacağım tatlı kadına kadar.. Ne dersem diyeyim dinlemedi… ‘’Neden?’’ dedim bir gün, ‘’ bak sana başka eğitmenler de buldum, git onlarla çalış ,işte’’, ‘’ ben malım iyisinden anlarım ‘’ dedi bana… ‘’ bu cümledeki iyi mal da sensin… Beni olduğum yerden seninle çıkacağım, başka da bişi demiyorum’’ dedi…

Hala bilmiyorum ona neden ok dedim? Bana mal dedi ondan mı etkilendim, sadece mal demedi iyi mal dedi o mu hoşuma gitti.-)))) ama çalışmaya başladık.. Yıl 2006 sanırım. Ben daha 33 ..

3 ay sonra 60’ı aşkın danışanım vardı…

Özel seanslara parası yetmeyen bir danışanım onlara 5 arkadaş ders anlatmamı istedi…bu duyulunca böyle böyle bir kaç değişik grubum oldu ki ben de madem grup yapacağız bari ben bunu bir düzene koyayım dedim ilk sınıfımı açtım…Sınıf açılana kadar yolu bulmak süreçti- o ayrı bir hikaye.-)

İlk sınıf açılışı 5 ayrı sınıfla oldu hepsi birbirinden farklı…

İlk sınıfı bitiren bir grup ikinci sınıfı istedi… Sonra 3ü istediler, 4 ü istediler derken 5 . Sınıf da oldu..

Öyle öyle neye ihtiyacımız var derse gruplar yeni sınıflar ve yeni workshoplar doğdu.. Ama hiçbirinde ben yapayım demedim, dediysem de olmadı, hep danışanlarım ne istiyorsa o sınıflar- o workshoplar- o gruplar açıldı, geliştirildi…

Masalcı anne gibi oldum..

Yakında kuzucuklarım falan da demeye başlamazsam iyidir.-))

Eğitmenliğe başlama hikayesini minicik buraya sığdırabildiysem keyif bana…

Öpüyorum gözü buraya kadar ulaşan herkesi…

Banu