IMG_3407

Parmak İzi

Kendiniz olun…

Bu hayattaki tek sorumluluğunuz, tek geliştirmeniz gereken, size sahip olacağınız en büyük ve en güzel hediyeleri geri taşıyacak olan şey o.

Herkes bir şey diyecektir. Herkes size kendi olduğunu sandığı doğrularını sunmaya çalışacaktır. Dinleyin, okuyun, öğrenin… Ama tüm bu bilgileri kendi iç görünüz ve duygularınızla harmanlamadan, kendi ruhunuzu katmadan oldukları gibi kabul etmek sizi sadece birilerinin kopyası yapacaktır. Öze yapılacak en büyük hakarettir belki de bu. Kendi güzelliğini paylaşmak yerine, ışıldatmak yerine başkalarının görüntüsünü kopyalamaya çalışmak… ?? O ruhun sizi mutlu etmesini beklemeyin böyle bir hakaretin peşinden.

Hiçbir şeyimiz aynı değil; parmak izimiz, parmaklarımız, gözlerimiz, saçımızın her ayrı teli… Hiçbir şeyimiz aynı değil. Kendi gözlerimizle bunu her gün görüp yaşıyoruz. Ama aynı şeylere ağlamamız, aynı şeylerden aynı şekilde keyif almamız, aynı meslekleri aynı şekilde yapmamız, aynı şekilde dans etmemiz, aynı şekilde giyinmemiz, çocuklarımızı aynı şekilde yetiştirmemiz, aynı şekilde yemek pişirmemiz, aynı şekilde sevmemiz ve sevişmemiz söyleniyor bize. Böyle bir şeye olanak var mı?

Olamaz.

O zaman herkesi bu aynı yapma arzusu neden? Hadi onu bir yere kadar anlayabilirim; herkes kitleler halinde neden benzer yapmak istediklerini bilebilirim. Ama buna uyum sağlamak neden? Bunu normal görüp arkasında durmaya çalışmak? Çocuklarımızı da bu şekilde olmaya zorlamak, gerçekten ne hissediyorsak ortaya koymak yerine hissetmemiz gerekenler bile bize söylendiğinde buna itaat etmek neden? Bu daha zor anlaşılabilir benim gözümde.

Cesaret mi gerektiriyor? Yalnızlığı mı içeriyor? Kim olduğunuzu ve nasıl hissettiğinizi bilirlerse yoksa artık sevmeyecekler mi sizi?

Kaç bin kişi korkuları yüzünden kendini yaşamadan ölüyor acaba? Sonra da buna yaşam diyor? Yaşamak için geldiysek bu dünyaya, içimizin özünü parmağımızın izi gibi gururla basamayacaksak bu dünyaya ne anlamı kalıyor her şeyin? Yapmayın. En sevilenin aşkına… Yüz bin köfte aşkına. Yapmayın.

Dokuz köyden kovulsanız ne olur? Onuncusu kesin vardır.

Kalabalıkların içinde yalnız olmaktansa, yalnızlık korkusuyla başa çıkmayı öğrenmek, ben buyum deme cesaretiyle yaşamak, sizin gibi olanları bulmak için yola çıkmak okurken bile heyecan verici değil mi?

Bunun bir de yaşamasını düşünün…

Ruhunuzun her isteği, özünüzün her emeli sizin. Önce kendinize sahip çıkın… Önce… İlk önce…

Ruhunuzun her minik güzelliğine hayran olan biri konuşuyor sadece…

Bir düşünün…

İsterseniz tabi ki…

Banu

Ocak 2010